‘Travesti’ Millet Vekili Adayımız Oldu

68 kuşağından sayılırım.

O zamanlar evlerde telefon, televizyon yoktu. Bataryalı radyolardan “ajans” dinlenirdi.

Sabah namazından sonra kepenkler açılır, “besmele” ile “helal rızık kazanma” telaşı başlardı.

Akşam ezanı esnafın kepenk kapatması için bir alarm, bir işaretti. Hemen camiye koşulurdu.

Komşuya, akrabaya “maniniz yoksa akşam size geleceğiz” diye evin en küçüğü ile haber yollanırdı. Diziler yoktu. İnsanları kaynaştıran koyu ve samimi sohbetler yapılırdı. Erken yatılır, erken kalkılırdı.

Evler tek katlıydı. Toprak damlıydı. İnsanlar belki fakirdi. Ama, en kıymetli yiyecekler çocuklara yedirilmez, “utanacak gelir” diye misafire saklanırdı.

Çek, senet, kredi kartı yoktu. Alacak deftere yazılırdı. “Borç namustur” denir, ödemeyen çıkmazdı.

Kimse “el alemin namusuna kem gözle bakmazdı.”

Kap-kaç, ırza geçme, dolandırıcılık, tokatçılık yaşanmazdı. Bu suçlar topluma yabancı idi.

Halk, Kur’an, hadis okur, dini kitaplar “mütalaa” eder, camiye erken gider, vaaz dinlerdi.

Biraz mürekkep yalayanlardan kimisi Necip Fazıl okurdu, kimisi Nazım Hikmet.

Toplumun çoğu kurtuluşun İslam’da olduğuna inanırdı. Bazıları Karl Marks okur, materyalist diyalektiği savunurdu. Ama, ister tahsilli olsun, ister tahsil görmemiş olsun bizim kuşak çok okurdu.

Doğru ya da yanlış, herkesin bir ideali, bir fikri vardı.

Şimdilerde ilim ve teknoloji o dönemlerle kıyaslanamayacak kadar büyük gelişme gösterdi.

Gösterdi göstermesine de, insan kalitemiz arttı mı? İlmi ve teknolojik gelişmeler insanımıza mutluluk getirdi mi? Hiç sanmıyorum.

Hayatımızın vazgeçilmezi haline gelen internet, akıllı telefonlar, dizüstü bilgisayarları, sosyal medya ve oyunlar, gittikçe yaygınlaşan bağımlılıklar oluşturdu insanlarda.

Selamlaşmayı, konuşmayı, hal hatır sormayı unuttuk.

Eskiden evin reisi baba idi. Evde onun sözü geçer, çocuklar onu zevkle dinlerlerdi.

Artık evin reisleri televizyon, internet, akıllı telefonlar v.s…

Belki toplumumuzun refah seviyesi arttı. Ama birbirimize duyduğumuz sevgi, saygı, yardımlaşma duygularımız azaldı. “Toplumun harcı” çürüdü, çürümeye de devam ediyor.

Televizyon dizilerindeki sapık ilişkiler, şiddet görüntüleri insan ruhunu “kezzap” gibi yakıyor. Yeni yetişen nesli “insan görünüşlü canavarlar”a dönüştürüyor.

Sapık ilişkileri modernlik diye sunanlar, teröristleri övenler, hatta masum gösterenler utanmadan buna kendileri neden olmamış gibi “toplum nereye gidiyor?” diye sorunca kan beynime sıçrıyor.

Özge Can cinayeti çok üzücü. Ama böyle yönlendirilen bir toplumda yaşanması garip değil. Aksine beklenen, beklenmesi gereken vahim bir olay.

Tedbir alınmazsa inanın çok daha vahim olaylar yaşanacak, hatta bunlar sıradan hale gelecek.

Baksanıza artık travesti bir milletvekili adayımız (!) bile var.

Ne kadar modern ve Batılı bir ülke olduk (!) değil mi?

Bu devletin ve sistemin mimarlarının kabirlerinde rahat uyuduğunu hiç sanmıyorum.

Şurada ne kaldı ki? Mahkeme-i Kübra’da onların sonlarını hep birlikte göreceğiz…

(Alıntıdır Alaettin EKİZER’in Travesti Yazısı)

travesti