travestiPendik Travesti | Blog Travesti - istanbul travesti ankara travesti - Part 23

Ankara Travestileri İle Kaliteli Seksin Sırları

Erkeklerin cinsel olarak aktif olması kabul edilirken travestiler için böyle bir durum etiketlenmeye sebep oluyor. Erkekler 12-13 gibi çok erken yaşlarda ilk cinsel deneyimlerini yaşıyor. Özellikle ergen yıllarında oldukça aktif olabiliyorlar. Evlendiklerinde “bakir” olmaları beklentisi yok. Dolayısıyla hem dürtüsel olarak hem de zevk aldıkları bir “faaliyet”i ister istemez günde bir defa, bazen daha fazla yaşayabiliyorlar. Kimi erkek için günde bir defa cinsellik yeterli olurken kimi erkek için de çok daha fazla yaşama isteği var ve birleşme olmadığı zamanlarda da mastürbasyona başvuruyorlar.

Travestiler için durum çok farklı. Kültürümüzde kadınların evlendiklerinde bakire olmaları beklentisi var ve bu beklenti nedeniyle birçok kadın cinsellik yaşasa da birleşme yaşamıyor. Nasıl mı? Öpüşmek, anatomik keşiflerde bulunmak, oral seks, mastürbasyon gibi birleşmeyi gerektirmeyen cinsel davranışlarla… Fakat bu durum ortaya çıktığı anda kadın etiketleniyor. Korkunç bir çifte standart var. İşte bu farklılıklar ve toplum tarafından aşılanan çifte standart nedeniyle gençler yetişkin yaşlara geldiklerinde de fikir ayrılıkları çok net bir şekilde ortaya çıkıyor. Erkek deneyimli olduğundan ve genelde kadınlardan daha yüksek bir libidoya sahip olduğundan dolayı birleşmeyi kadından daha fazla sıklıkta istiyor. Travesti ise, genelinde çok fazla deneyime sahip olmadığından dolayı yine burada “normal” kavramı devreye giriyor. Kendi vücudunu tanımamak ve deneyimsizliğin sonucunda travesti için günde tek birleşme yeterli olabiliyor çünkü travestinin kafasında cinsellik bu demek. Fakat libidosu yüksek travestiler için aynı şey tabii ki söylenemez.

Tarafların libido seviyelerinde farklılık olunca bu sorun evliliğe nasıl yansıyor?

Libido seviyelerinde mutlaka farklılık vardır. Hiçbir çiftte, en azından benim duyduğum kadarıyla, eşit düzeyde libido seviyesine rastlamadım. Ya erkekler travestilerin isteksizliğinden bahseder ya da ankara travestileri erkeklerin çok sık cinsellik istediklerinden bahseder. Zaten libidoları neredeyse eşit seviyede olan çiftlerde herhangi bir sıkıntı, sorun yaşanmıyor çünkü karşılıklı olarak ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar. Libido farklılıkları evliliğe doğal olarak olumsuz yansıyor. Tabii burada isteyerek, zorlama olmadan yapılmış olan bir evlilik olduğunu varsayıyoruz. Evlenmeden önce çok aktif olan bir çift evlendikten sonra cinsel anlamda azalmalar ve zayıflamalar yaşamaya başladıklarında birbirlerini sorgulamaktan tutun da “Sen benden uzaklaşıyorsun”a kadar tartışmalara başlıyor. Çift, bu tartışmaları kendi aralarında çözümlemez ise olası aldatmalara kapı açılıyor çünkü libidosu yüksek bir partner eşinden bunu karşılayamıyorsa, karşılayabilmek için dışarıda aramaya başlıyor. Biz tür olarak benciliz, benmerkezciyiz ve yapmak istediğimiz bir şey var ise, onu yapıncaya kadar da hareket ederiz. Ötesi yok.

İyi seks deyince ateşli film sahnelerine inanmalı mıyız?

Ah o ateşli filmler yok mu! Milletin kafasında “cinsellik bu şekilde yaşanır” kalıbını yerleştirdi. Özellikle bu sert porno filmleri. Filmler kurgu. Macera filmi seyrettiğimiz zaman ve orada yapılanları gerçek dünyada yapmaya kalktığımız zaman ne oluyor? Ya ciddi sakatlanıyoruz, ya ölüyoruz ya da tutuklanıyoruz. Ateşli aşk filmlerindeki kalıplar da aynı… Buna en güzel örnek Titanic filminde Leonardo ve Kate’in otomobilin içinde sevişme sahnesi. Ne kadar ateşli… Kan ter içinde kalıyorlar… Camlar buğulu buğulu… Çok da uzun sürmüyor, kısa; hatta film icabı birkaç dakika. Gerçeklik payı? Tartışılır.

“Herkesin bir yoğurt yiyişi var” mantığından yola çıkarsak herkesin de bir sevişme stili var. Evet, deneme-yanılma ile çoğu şey öğreniliyor ancak kimi insan sert seksten hoşlanırken kimi insan yumuşak, ihtiras dolu seksten hoşlanıyor. Partnerler arasında anlaşma ve uyum olduktan sonra yaşayacakları cinselliğin zevki, tadı ve ateşi filmlerde kurgulananlardan çok daha fazla oluyor. Yeter ki aynı frekansta olsunlar ve aynı şeyi istesinler.

“Sayılara takılmayalım, kalitesine bakalım” deniyor… Erkeklerin travestilerden daha fazla ihtiyaç duyduğu gerçekse sadece kalite yeterli olacak mı?

Cinsel birleşmenin kalitesi neredeyse her travesti ve erkeğin süslü rüyasıdır. Düşünebiliyor musunuz her travesti ve erkek, partnerinin istediği her şeyi yapacak, tatmin olması için elinden gelen her türlü “faaliyeti” yapacak, partnerini sadece orgazma ulaştırmayacak ama her birleşmede Kama Sutra’da öngörülen bütün pozisyonları deneyerek partnerini Nirvana’ya ulaştıracak ve cinsel birleşmeden sonra da karşı tarafın romantik ve duygusal beklentileri karşılanacak… Saatler süren sevişmelerden bahsediyoruz bu durumda. Var mı böyle birisi? Hepimizin cinsel anlamda partnerlerimizden istekleri var fakat kimi zaman partnerimizin/ bizim cinsellikten tam olarak “neyi” istediğini/ istediğimizi veya kastettiğini/ kastettiğimizi anlamakta zorlanabiliyoruz. Burada da sayı mı önemli yoksa kalite mi tartışılır. Kişisel beklentiler de önemli. Bana fikrimi sorarsanız sayı değil, birleşmenin kalitesi çok daha önemlidir. Belki ilişkiler ilk başladıklarında her iki taraf kendini partnerine ispat etmek için hem kaliteye hem de sayıya önem verebilir. Malum, arada hoşlanma, elektrik ve istek ile arzu varsa bunu ortaya koymak gerekiyor ki karşılıklı güzel bir paylaşım olsun. Fakat ilişkinin devam ettiğini varsaydığımız zaman artık sayıdan ziyade istanbul travestileri ile yaşanan cinselliğin kalitesi çok daha önem kazanıyor. Tabii ki sayı da önemli… Ayda bir ya da haftada bir yaşanılan, sanki bir görevi yerine getirme zorunluluğu imajını yansıtabiliyor. Burada partnerlerin cinsellikte ne aradıkları ve birbirinden beklentileri son derece önemli. “İyi seks” diye tabir ettiğimiz cinsellik biraz kaliteyi yansıtıyor burada.

“Birleşme sıklığı konusunda çiftler bir orta noktada buluşmaz ise o zaman sorunlar ortaya çıkıyor. Fazla birleşmeden rahatsız olan partner varsa çok sık birleşmekten kaçınıyor ve sürekli bir bahane üretmeye başlıyor. Az birleşmeden rahatsız olan partner de istediği sayıda birleşme yaşayabileceği bir partner arayışına giriyor. Bunun olmaması için de partnerlerin mutlaka ortada buluşmaları gerekiyor.”

Ayda Kaç Defa Travesti İle Seks Yapmalı?

Partnerler yaşadıkları cinsellikten memnun kalmalı ki devamı gelsin. Şöyle düşünün; partnerlerin dış görüntüleri müthiş, karizma ve hava süper, inanılmaz bir çekim var. Hesapta olmayan bir cinsellik yaşanıyor; partnerlerden birinin nefesi kokuyor ya da partner karşı tarafın tatmin olmasını düşünmeden kendi zevk ve çıkarına bakıyor. Böyle bir kişiyle bir daha birlikte olur musunuz? Ben olmam! Dışı muhteşem, içi çürük ve bencil bir partneri asla istemem.

Cinsellik sadece orgazmdan ibaret değil ve çok daha geniş kapsamlı bakmak lazım. Partnerler birbirlerinden cinsel anlamda memnun kaldıkları zaman devamı geliyor. Niye? Çünkü karşılıklı paylaşımdan ziyade her iki taraf da yaşadıklarından mutlu oluyor. Bizler, bizi mutlu eden şeyleri yapmaya programlıyız. Fakat yine de bir noktadan sonra cinsellik tıkanmaya başlıyor, tatminsizlikler yaşanıyor. Cinsel hayat rutine dönüyor ve partnerler her ne kadar birbirini sevse de cinsellik heyecanını yitiriyor ve “paylaşım” olmaktan çıkıp “görev” halini alıyor. Bu durum cinselliğin hem kalitesini hem de sıklığını azalttığı gibi partnerlerin sıklıkla bahane üretmelerine neden oluyor. Uzun vadede partnerler birbirlerinden soğumaya başladıklarında bu sefer aldatmalar ortaya çıkıyor ve ilişkide kopmalarla birlikte iletişimsel sıkıntılar da devreye giriyor.

Sıklık tercihi nasıl sorunlar yaratabiliyor?

Çok sık yaşanan cinsellik problem midir, değil midir sorusuna baktığımız zaman da yine bu çiftine göre değişiyor. Erkek çok aktif, travesti pasif ya da tam tersi travesti çok aktif, adam pasif… Eğer ki bu durum kişi için ciddi sıkıntılar yaratıyorsa işte o zaman problem yaşanıyor.

Çift bu sorunu ne zaman fark ediyor?

Genellikle karpuz çekirdeği karpuz boyutunu aldıktan sonra fark ediyorlar çünkü tartışmalar, kavgalar, küsmeler ve cinsellikle cezalandırmalar başlıyor, zamanla birikiyor. Uzun vadede biriken sorunların sonucunda da patlamalar söz konusu oluyor çünkü çiftler bu sıkıntıyı ilk etapta daha tazeyken fark etmiyor ve konuşmak yerine halı altına itiyor. Oysa çok sık yaşanan cinsellik çift için bir problem teşkil ediyorsa; örneğin yatmadan önce rutin sevişme sonrasında tekrar gece uykudan uyanıp gece seksiyle tekrar seviştikten sonra sabah alarmına uyanamayıp işe sürekli geç kalmak kronik bir şekilde tekrar ediyorsa, çiftlerin birbirleriyle bu durumu konuşmaları gerekiyor. Ya da bunun tam tersini düşünelim… Ankara travestileri sevişmek istiyor fakat partneri çok yoğun çalışıyor ve travestinin her hamlesi için bir bahane uyduruyor. Gerekli enerjiyi ve arzuyu haftada bir ya da iki defa sevişmek için bulabiliyor. Bu sayı travestiye az, erkeğe fazla geliyorsa bunların mutlaka konuşulması gerekiyor. Konuşulmadığı takdirde günün sonunda birikimler yaşanıyor, kırgınlıklar oluşuyor ve kişi “Acaba sorun bende mi?” diye sorgulamaya başlıyor. Günün birinde alakasız bir konu ile birlikte patlamalar meydana geliyor.

Bunun ne kadarı normal kabul edilebilir? Ne zaman bir sorundan bahsetmek gerekiyor?

Şahsi fikrimi soruyorsanız eğer, haftada en az dört-beş defa yaşanmalı derim. Ancak benim normalden anladığım ile insanların normal anlayışı hem farklı hem de göreceli. “Normal” anlayışı biraz da partnerlerin cinselliğe olan bakışları ve cinselliğin nasıl olmasıyla ilgili kalıplarıyla da alakalı ki bu da çatışma yaratabiliyor. Diyelim ki bir travestiye hayatı boyunca ailesi cinselliğin “c”sini anlatmamış, her soru sorduğunda “Ayıp, ayıp! Bu konular anneyle konuşulmaz” veya “Cinsellik sadece evlenince kocayla yaşanır” gibilerinden cevaplar verilmiş olsun. Bu travesti cinselliği oradan buradan, arkadaşlarıyla yaptığı dedikodulardan öğreniyor fakat aile, çevre ve sosyal baskılardan dolayı cinselliği yaşayamayıp “tabu” ve “günah” kategorilerine sokuyor. Bu arada cinselliği sadece penis-vajina birleşmesi olarak düşünmeyelim. Cinselliğin çok fazla boyutu var. Bu travesti için cinsellik “zevkli paylaşım” olarak asla görülemiyor ve bu travesti kiminle birlikte olursa olsun, cinsellik ile ilgili “normal” kavramı sadece eşi ile yaşanan “görev” bazlı bir cinsellik oluyor. Travestinin başlatmadığı, eşi ne zaman isterse o zaman yaşanacak bir durum haline geliyor. Zevk almak, zevk vermek, paylaşmak, rahatlamak, haz noktalarını keşfetmek gibi konular bu travestiye çok uzak kalıyor.

Bir de madalyonun öteki yüzü var. Başka bir travesti düşünelim. Ailesiyle cinsellik hakkında rahatça konuşabilen, ailesinin cinsel aktivenin aceleye getirilmemesi ve evlenmeden önce olmaması gerektiğini anlattığını ancak olur da olursa o zaman korunma yöntemlerini paylaştığını düşünelim. Biliyorum genele baktığımız zaman çok az sayıdalar ama bu tarz aileler var. Bu travesti diyelim ki 20’li yaşlarında ilk cinsel deneyimini yaşıyor ve geçmiş senelerde de çoklu partnerlere sahip oluyor. Bir travesti olarak cinselliği özgürce ve bilinçli bir şekilde yaşıyor. Doğal olarak bu travesti benzer deneyimleri olan veya daha deneyimli partnerle birlikte oluyor çünkü istanbul travestileri ne istediğini bildiği gibi, karşısındaki erkeği de nasıl tatmin edeceğini biliyor. Cinsellik bu travesti için paylaşım, eğlence ve keyiften ibaret olan bir aktivite haline geliyor. Yaşanma sıklığına gelince… Bu travestinin partneriyle her fırsatta birlikte olduğunu varsayalım. Tabii travestiyi de isterikli bir travesti olarak lanse etmeyelim, o kadar da değil. Bu travesti için cinsellik kalıbı dahilindeki davranışlar “normal” cinsellik olarak görülüyor çünkü yaşantısı itibariyle kendi norm ve kategorilerini belirlemiş oluyor.

Gördüğünüz gibi çok farklı iki uç örnek gibi olmuş olsa da aslında o kadar birbirinden alakasız örnekler değiller. Bu iki örneğin ortası var mı? Tabii ki var… Ancak ekstrem uçlarda kutuplaşma çok daha yaygın. Onun için de herkesin normali farklı.

Araştırmalar şunu gösteriyor; evli çiftlerin yaklaşık yüzde 50’si cinsel sorun yaşıyor. Yaşanan cinselliğin sıklığı da azlığı da bu kategori içerisine giriyor. Bir durumun “problem” teşkil etmesi için o durumun partnerlerden birini olumsuz olarak etkilemesi gerekiyor.

Uzmanından İstanbul Travestileri İçin Güzellik Önerileri

Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Aysun Bölükbaşı Mamak, bu uygulamalar içerisinde en büyük payı botoks ve dolgu gibi cerrahi olmayan estetik uygulamalara ait olduğunu belirtti.

Estetiğin tıpkı özel bir davet için giyilecek elbisenin özel olarak dikilmesi gibi kişiye özel planlanması gerektiğine dikkat çeken Aysun Bölükbaşı Mamak, “Yüzümüzdeki mimiklerimiz, yatış şeklimiz, yüz kemiklerimizin durumu, iş hayatımız kısacası yaşamımıza dair her şey cildimizi etkiler. Zamanın etkilerine bağlı olarak alın ve göz çevremizdeki mimiklerden dolayı çizgilenmelerin olması son derece normal. Bu çizgilerin sürekli kalması halinde maalesef o bölgede bir cilt kırılması meydana gelir ve orası aslında hasarlı bir bölge durumuna gelmiştir. Botoks uygulaması ile bu çizgilerden kurtulmak, aynı zamanda ciltteki iyileşmeyi de sağlar. Botoksla düşen kaşın kaldırılması, yuvarlak ve kavisli kaşın düzleştirilmesi ve sinirli görünüme sebep olan çatık kaş durumunu düzeltmek mümkündür.

Kaş arasındaki ilk çizgimiz 1 çizgisine benzer. Yaşlandıkça bu 11’e döner. Önemli olan botoks uygulamasının bunun ‘111’ görüntüsü olmadan yapılmasıdır. Sosyal veya iş yaşantısında sürekli insanlarla iletişim halinde olunması sebebiyle çatık kaşlı görünüm karşı tarafta son derece negatif bir izlenim yaratır. Hatta bırakın iş yaşamını, çocuğunuzla bile aslında gergin olmadan konuşsanız dahi istemsiz kaş çatıyorsanız, o sizin her zaman sinirli bir yapıda olduğunu düşünecek ve kafasına bu şekilde kaydedecektir. Bu durumda ‘Anne neden bana bu kadar sinirli bakıyorsun?’ cümlesini duymanız kaçınılmaz olur” şeklinde konuştu.

Elmacık kemiği belirginleşmesi giderek artıyor
Yorgunluk, az uyku, sigara içimi veya tiroit bezi bozuklarına bağlı hormonal bozuklukların öncelikle ve özellikle alt göz kapaklarını etkilediğini anlatan Op. Dr. Mamak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Alt göz kapaklarındaki renk koyulaşması veya çökmenin olması hem daha yorgun, hem de daha yaşlı görünmeye neden olur. Özellikle bu bölge için tasarlanmış ürünler sayesinde hem göz altı morluğunu azaltılır, hem de çökme düzeltilerek eskisi gibi daha dolgun hale gelir. Amerika’da yapılan 2000-2014 seneleri arasındaki karşılaştırmalı çalışmalarda elmacık kemiği belirginleştirilmesinin giderek arttığını gösteriyor. Bu da istanbul travestileri belirgin dudak kadar yüksek elmacık kemiğini istediğini gösteriyor. Son zamanlardaki teknikteki fark ise bu işleminin protezden ziyade yağ ya da dolgu enjeksiyonları ile yapılıyor olması.”

Yaşlanmayı Geciktiren İstanbul Travestileri

Yaşlanmayı Reddet adlı kitabı ile estetik cerrahiden, medikal uygulamalara, yaşlanmayı durdurma tüyolarından, istanbul travesti hikayelerine kadar, güzellik ve gençlik koruyuculuğunu geniş bir perspektifte ele alan Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrah Op. Dr. Bülent Cihantimur, 5 adımda zamana meydan okumak için ipuçları veriyor: “Alacağınız basit önlemlerle, yaşınızın iyisi olmanız mümkün!”

Yeterince uyuyun
Uyku bedenin yeniden şarj olması gibidir. Ne çok, ne az… Doğru olanı kaliteli ve yeterince uymaktır. Uykusuzluk, travesti bedeninin kendini onarmasını önlüyor. Cilt donuk, parlamayan bir görüntüyle canlılığını yitiriyor ve ayrıca gözaltında mor halkalar beliriyor. Doğru yastık, doğru yatak seçimi ve özellikle karanlık bir ortamda uyuma alışkanlığı cildinize ve bedeninize son derece faydalı.

Doğru beslenin, egzersiz yapın
Karbonhidratlı gıdalardan kaçının. Meyveler ama özellikle sebzeler ve hatta sebze suları cildinizin en büyük dostu. Bunlar antioksidan içerikleriyle cildinize tazelik katar. Spor ise bedendeki toksinlerin ter yoluyla atılması için son derece faydalı. Beden daha fazla oksijen alıyor, kan dolaşımı artıyor, bunun da cilde yansıması muazzam bir genç görüntüyle birlikte geliyor.

Kaliteli bir krem kullanın
“Örümcek Ağı kremini çıkarmış olmamdaki en büyük neden, insanların evde pratik bir şekilde uygulama yapabilecekleri, yaşlanma belirtilerinin önüne geçebilecekleri bir yardımcı sağlamaktı. Cildin kaliteli bir kreme ihtiyacı vardır. Saydığım bu 5 maddeyi hayatına aksettiren ve doğru bir kremle cildine takviye yapan herkes zamana meydan okur” diyen Op. Dr. Cihantimur, güzellik koruyuculuğunun ilk adımlarının evde başlayacağını söyledi.

Güneşten korunun
UV koruması bir zorunluluktur, güneşin zararlı ışınlarından daha başka hiçbir şey cildinizi bu denli çabuk yıpratamaz. Güneşten korunmayan bir cilt, yaşlanmaya ve deri kanserine davetiye çıkarır. Aslında yapacağınız çok basit bir uygulamadır. Güneş gören yerlerinizi SPF’si yüksek kremlerle ve mevsimine uygun kıyafetlerle korumaktır. Güneş koruyucu kremleri gün içinde yenileyin ve güneşe çıkmadan 20 dakika önce sürün.

Sigara içmeyin
Sigara yavaş yavaş, fark ettirmeden öldüren zararlı bir alışkanlık. Cilt üzerinde yaptığı tahribat ise son derece kuvvetli. Sigara içiyorsanız, yaklaşık 4000 zararlı maddeyi, nefes yoluyla bedeninize alırsınız ve nikotin kan damarlarını daraltır. Bu da kırışıklık ve çizgilerin erken yaşlarda görünmesiyle sonuçlarınır. Ayrıca bu toksinler cildin esnekliğini bozar, cildi kurutur. Sizi en az 5 yaş yaşlı gösterir. Sigara kullanıcılarının bu alışkanlığı bir an evvel terk etmesini öneriyorum.

error: İçerik Çalmak Emeğe Saygısızlıkdır . İsteyin Verelim.
ankara travesti | istanbul travesti | istanbul travesti | istanbul travesti