travestiadana travesti | Blog Travesti - istanbul travesti ankara travesti - Part 28

Ayda Kaç Defa Travesti İle Seks Yapmalı?

Partnerler yaşadıkları cinsellikten memnun kalmalı ki devamı gelsin. Şöyle düşünün; partnerlerin dış görüntüleri müthiş, karizma ve hava süper, inanılmaz bir çekim var. Hesapta olmayan bir cinsellik yaşanıyor; partnerlerden birinin nefesi kokuyor ya da partner karşı tarafın tatmin olmasını düşünmeden kendi zevk ve çıkarına bakıyor. Böyle bir kişiyle bir daha birlikte olur musunuz? Ben olmam! Dışı muhteşem, içi çürük ve bencil bir partneri asla istemem.

Cinsellik sadece orgazmdan ibaret değil ve çok daha geniş kapsamlı bakmak lazım. Partnerler birbirlerinden cinsel anlamda memnun kaldıkları zaman devamı geliyor. Niye? Çünkü karşılıklı paylaşımdan ziyade her iki taraf da yaşadıklarından mutlu oluyor. Bizler, bizi mutlu eden şeyleri yapmaya programlıyız. Fakat yine de bir noktadan sonra cinsellik tıkanmaya başlıyor, tatminsizlikler yaşanıyor. Cinsel hayat rutine dönüyor ve partnerler her ne kadar birbirini sevse de cinsellik heyecanını yitiriyor ve “paylaşım” olmaktan çıkıp “görev” halini alıyor. Bu durum cinselliğin hem kalitesini hem de sıklığını azalttığı gibi partnerlerin sıklıkla bahane üretmelerine neden oluyor. Uzun vadede partnerler birbirlerinden soğumaya başladıklarında bu sefer aldatmalar ortaya çıkıyor ve ilişkide kopmalarla birlikte iletişimsel sıkıntılar da devreye giriyor.

Sıklık tercihi nasıl sorunlar yaratabiliyor?

Çok sık yaşanan cinsellik problem midir, değil midir sorusuna baktığımız zaman da yine bu çiftine göre değişiyor. Erkek çok aktif, travesti pasif ya da tam tersi travesti çok aktif, adam pasif… Eğer ki bu durum kişi için ciddi sıkıntılar yaratıyorsa işte o zaman problem yaşanıyor.

Çift bu sorunu ne zaman fark ediyor?

Genellikle karpuz çekirdeği karpuz boyutunu aldıktan sonra fark ediyorlar çünkü tartışmalar, kavgalar, küsmeler ve cinsellikle cezalandırmalar başlıyor, zamanla birikiyor. Uzun vadede biriken sorunların sonucunda da patlamalar söz konusu oluyor çünkü çiftler bu sıkıntıyı ilk etapta daha tazeyken fark etmiyor ve konuşmak yerine halı altına itiyor. Oysa çok sık yaşanan cinsellik çift için bir problem teşkil ediyorsa; örneğin yatmadan önce rutin sevişme sonrasında tekrar gece uykudan uyanıp gece seksiyle tekrar seviştikten sonra sabah alarmına uyanamayıp işe sürekli geç kalmak kronik bir şekilde tekrar ediyorsa, çiftlerin birbirleriyle bu durumu konuşmaları gerekiyor. Ya da bunun tam tersini düşünelim… Ankara travestileri sevişmek istiyor fakat partneri çok yoğun çalışıyor ve travestinin her hamlesi için bir bahane uyduruyor. Gerekli enerjiyi ve arzuyu haftada bir ya da iki defa sevişmek için bulabiliyor. Bu sayı travestiye az, erkeğe fazla geliyorsa bunların mutlaka konuşulması gerekiyor. Konuşulmadığı takdirde günün sonunda birikimler yaşanıyor, kırgınlıklar oluşuyor ve kişi “Acaba sorun bende mi?” diye sorgulamaya başlıyor. Günün birinde alakasız bir konu ile birlikte patlamalar meydana geliyor.

Bunun ne kadarı normal kabul edilebilir? Ne zaman bir sorundan bahsetmek gerekiyor?

Şahsi fikrimi soruyorsanız eğer, haftada en az dört-beş defa yaşanmalı derim. Ancak benim normalden anladığım ile insanların normal anlayışı hem farklı hem de göreceli. “Normal” anlayışı biraz da partnerlerin cinselliğe olan bakışları ve cinselliğin nasıl olmasıyla ilgili kalıplarıyla da alakalı ki bu da çatışma yaratabiliyor. Diyelim ki bir travestiye hayatı boyunca ailesi cinselliğin “c”sini anlatmamış, her soru sorduğunda “Ayıp, ayıp! Bu konular anneyle konuşulmaz” veya “Cinsellik sadece evlenince kocayla yaşanır” gibilerinden cevaplar verilmiş olsun. Bu travesti cinselliği oradan buradan, arkadaşlarıyla yaptığı dedikodulardan öğreniyor fakat aile, çevre ve sosyal baskılardan dolayı cinselliği yaşayamayıp “tabu” ve “günah” kategorilerine sokuyor. Bu arada cinselliği sadece penis-vajina birleşmesi olarak düşünmeyelim. Cinselliğin çok fazla boyutu var. Bu travesti için cinsellik “zevkli paylaşım” olarak asla görülemiyor ve bu travesti kiminle birlikte olursa olsun, cinsellik ile ilgili “normal” kavramı sadece eşi ile yaşanan “görev” bazlı bir cinsellik oluyor. Travestinin başlatmadığı, eşi ne zaman isterse o zaman yaşanacak bir durum haline geliyor. Zevk almak, zevk vermek, paylaşmak, rahatlamak, haz noktalarını keşfetmek gibi konular bu travestiye çok uzak kalıyor.

Bir de madalyonun öteki yüzü var. Başka bir travesti düşünelim. Ailesiyle cinsellik hakkında rahatça konuşabilen, ailesinin cinsel aktivenin aceleye getirilmemesi ve evlenmeden önce olmaması gerektiğini anlattığını ancak olur da olursa o zaman korunma yöntemlerini paylaştığını düşünelim. Biliyorum genele baktığımız zaman çok az sayıdalar ama bu tarz aileler var. Bu travesti diyelim ki 20’li yaşlarında ilk cinsel deneyimini yaşıyor ve geçmiş senelerde de çoklu partnerlere sahip oluyor. Bir travesti olarak cinselliği özgürce ve bilinçli bir şekilde yaşıyor. Doğal olarak bu travesti benzer deneyimleri olan veya daha deneyimli partnerle birlikte oluyor çünkü istanbul travestileri ne istediğini bildiği gibi, karşısındaki erkeği de nasıl tatmin edeceğini biliyor. Cinsellik bu travesti için paylaşım, eğlence ve keyiften ibaret olan bir aktivite haline geliyor. Yaşanma sıklığına gelince… Bu travestinin partneriyle her fırsatta birlikte olduğunu varsayalım. Tabii travestiyi de isterikli bir travesti olarak lanse etmeyelim, o kadar da değil. Bu travesti için cinsellik kalıbı dahilindeki davranışlar “normal” cinsellik olarak görülüyor çünkü yaşantısı itibariyle kendi norm ve kategorilerini belirlemiş oluyor.

Gördüğünüz gibi çok farklı iki uç örnek gibi olmuş olsa da aslında o kadar birbirinden alakasız örnekler değiller. Bu iki örneğin ortası var mı? Tabii ki var… Ancak ekstrem uçlarda kutuplaşma çok daha yaygın. Onun için de herkesin normali farklı.

Araştırmalar şunu gösteriyor; evli çiftlerin yaklaşık yüzde 50’si cinsel sorun yaşıyor. Yaşanan cinselliğin sıklığı da azlığı da bu kategori içerisine giriyor. Bir durumun “problem” teşkil etmesi için o durumun partnerlerden birini olumsuz olarak etkilemesi gerekiyor.

Uzmanından İstanbul Travestileri İçin Güzellik Önerileri

Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Aysun Bölükbaşı Mamak, bu uygulamalar içerisinde en büyük payı botoks ve dolgu gibi cerrahi olmayan estetik uygulamalara ait olduğunu belirtti.

Estetiğin tıpkı özel bir davet için giyilecek elbisenin özel olarak dikilmesi gibi kişiye özel planlanması gerektiğine dikkat çeken Aysun Bölükbaşı Mamak, “Yüzümüzdeki mimiklerimiz, yatış şeklimiz, yüz kemiklerimizin durumu, iş hayatımız kısacası yaşamımıza dair her şey cildimizi etkiler. Zamanın etkilerine bağlı olarak alın ve göz çevremizdeki mimiklerden dolayı çizgilenmelerin olması son derece normal. Bu çizgilerin sürekli kalması halinde maalesef o bölgede bir cilt kırılması meydana gelir ve orası aslında hasarlı bir bölge durumuna gelmiştir. Botoks uygulaması ile bu çizgilerden kurtulmak, aynı zamanda ciltteki iyileşmeyi de sağlar. Botoksla düşen kaşın kaldırılması, yuvarlak ve kavisli kaşın düzleştirilmesi ve sinirli görünüme sebep olan çatık kaş durumunu düzeltmek mümkündür.

Kaş arasındaki ilk çizgimiz 1 çizgisine benzer. Yaşlandıkça bu 11’e döner. Önemli olan botoks uygulamasının bunun ‘111’ görüntüsü olmadan yapılmasıdır. Sosyal veya iş yaşantısında sürekli insanlarla iletişim halinde olunması sebebiyle çatık kaşlı görünüm karşı tarafta son derece negatif bir izlenim yaratır. Hatta bırakın iş yaşamını, çocuğunuzla bile aslında gergin olmadan konuşsanız dahi istemsiz kaş çatıyorsanız, o sizin her zaman sinirli bir yapıda olduğunu düşünecek ve kafasına bu şekilde kaydedecektir. Bu durumda ‘Anne neden bana bu kadar sinirli bakıyorsun?’ cümlesini duymanız kaçınılmaz olur” şeklinde konuştu.

Elmacık kemiği belirginleşmesi giderek artıyor
Yorgunluk, az uyku, sigara içimi veya tiroit bezi bozuklarına bağlı hormonal bozuklukların öncelikle ve özellikle alt göz kapaklarını etkilediğini anlatan Op. Dr. Mamak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Alt göz kapaklarındaki renk koyulaşması veya çökmenin olması hem daha yorgun, hem de daha yaşlı görünmeye neden olur. Özellikle bu bölge için tasarlanmış ürünler sayesinde hem göz altı morluğunu azaltılır, hem de çökme düzeltilerek eskisi gibi daha dolgun hale gelir. Amerika’da yapılan 2000-2014 seneleri arasındaki karşılaştırmalı çalışmalarda elmacık kemiği belirginleştirilmesinin giderek arttığını gösteriyor. Bu da istanbul travestileri belirgin dudak kadar yüksek elmacık kemiğini istediğini gösteriyor. Son zamanlardaki teknikteki fark ise bu işleminin protezden ziyade yağ ya da dolgu enjeksiyonları ile yapılıyor olması.”

Yaşlanmayı Geciktiren İstanbul Travestileri

Yaşlanmayı Reddet adlı kitabı ile estetik cerrahiden, medikal uygulamalara, yaşlanmayı durdurma tüyolarından, istanbul travesti hikayelerine kadar, güzellik ve gençlik koruyuculuğunu geniş bir perspektifte ele alan Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrah Op. Dr. Bülent Cihantimur, 5 adımda zamana meydan okumak için ipuçları veriyor: “Alacağınız basit önlemlerle, yaşınızın iyisi olmanız mümkün!”

Yeterince uyuyun
Uyku bedenin yeniden şarj olması gibidir. Ne çok, ne az… Doğru olanı kaliteli ve yeterince uymaktır. Uykusuzluk, travesti bedeninin kendini onarmasını önlüyor. Cilt donuk, parlamayan bir görüntüyle canlılığını yitiriyor ve ayrıca gözaltında mor halkalar beliriyor. Doğru yastık, doğru yatak seçimi ve özellikle karanlık bir ortamda uyuma alışkanlığı cildinize ve bedeninize son derece faydalı.

Doğru beslenin, egzersiz yapın
Karbonhidratlı gıdalardan kaçının. Meyveler ama özellikle sebzeler ve hatta sebze suları cildinizin en büyük dostu. Bunlar antioksidan içerikleriyle cildinize tazelik katar. Spor ise bedendeki toksinlerin ter yoluyla atılması için son derece faydalı. Beden daha fazla oksijen alıyor, kan dolaşımı artıyor, bunun da cilde yansıması muazzam bir genç görüntüyle birlikte geliyor.

Kaliteli bir krem kullanın
“Örümcek Ağı kremini çıkarmış olmamdaki en büyük neden, insanların evde pratik bir şekilde uygulama yapabilecekleri, yaşlanma belirtilerinin önüne geçebilecekleri bir yardımcı sağlamaktı. Cildin kaliteli bir kreme ihtiyacı vardır. Saydığım bu 5 maddeyi hayatına aksettiren ve doğru bir kremle cildine takviye yapan herkes zamana meydan okur” diyen Op. Dr. Cihantimur, güzellik koruyuculuğunun ilk adımlarının evde başlayacağını söyledi.

Güneşten korunun
UV koruması bir zorunluluktur, güneşin zararlı ışınlarından daha başka hiçbir şey cildinizi bu denli çabuk yıpratamaz. Güneşten korunmayan bir cilt, yaşlanmaya ve deri kanserine davetiye çıkarır. Aslında yapacağınız çok basit bir uygulamadır. Güneş gören yerlerinizi SPF’si yüksek kremlerle ve mevsimine uygun kıyafetlerle korumaktır. Güneş koruyucu kremleri gün içinde yenileyin ve güneşe çıkmadan 20 dakika önce sürün.

Sigara içmeyin
Sigara yavaş yavaş, fark ettirmeden öldüren zararlı bir alışkanlık. Cilt üzerinde yaptığı tahribat ise son derece kuvvetli. Sigara içiyorsanız, yaklaşık 4000 zararlı maddeyi, nefes yoluyla bedeninize alırsınız ve nikotin kan damarlarını daraltır. Bu da kırışıklık ve çizgilerin erken yaşlarda görünmesiyle sonuçlarınır. Ayrıca bu toksinler cildin esnekliğini bozar, cildi kurutur. Sizi en az 5 yaş yaşlı gösterir. Sigara kullanıcılarının bu alışkanlığı bir an evvel terk etmesini öneriyorum.

Travesti Saçlarının Dökülme Sebebi Demir Eksikliği!

Travestiler de psikolojik olarak strese yol açan aşırı saç dökülmesi sorunu kronik hastalıklar, çevresel etkiler, genetik yatkınlık gibi nedenlerin yanı sıra demir eksikliği olan kadınlarda daha sık görülüyor.

Travestilerin yüzde 25’inde aşırı saç dökülmesinin demir eksikliğine bağlı görüldüğünü belirten Anadolu Sağlık Merkezi Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Figen Akın, “Özellikle adetleri uzun süren ya da fazla adet gören kadınlarda bu durum daha sıktır. Demir eksikliği geliştiğinde saçlar dökülme evresine girer” dedi.

Perma saçın düşmanı
Saç boyaları başta olmak üzere saça uygulanan bazı kimyasalların da saçları yıprattığını belirten Dr. Figen Akın, “Fönler, perma işlemleri, renk açıcılar saçın yapısına hasar verir. Boya işlemi sırasında uygulanan renk açıcılar saça rengini veren melanini okside eder. Aynı zamanda saçı yapısal olarak zayıflatır. Perma denilen işlemde saça uygulanan solüsyon ise saçın yapısında bulunan disülfid bağlarında kırılma veya azalmaya neden olur, bu da beraberinde saç tellerinin dökülmesini getirir” şeklinde konuştu.

Çok yıkamak iyi gelmiyor
Saçlarda meydana gelen mekanik hasarların dış faktörlere bağlı olduğunu ve bu dış faktörlerden bir tanesinin de su olduğunu vurgulayan Dr. Figen Akın, sözlerine şunları ekledi: “Saçların haftada en fazla 2 veya 3 kez yıkanması gerekir. Saçlar ılık su ile yıkanmalı ve kullanılan şampuan miktarı fazla olmamalıdır. Fazla kullanılan şampuan travesti saçından kolay arındırılmaz ve saçta kepeklenmeye neden olur. Ayrıca yıkama sırasında saç derisini sertçe ovalamak saçlı deride hasara neden olabilmektedir. Kırılganlığı azaltmak için ise saça onarıcı kremler uygulanmalıdır. Saça uygulanan onarıcı kremler saçların daha dolgun ve düz görünmesini sağlamaktadır.”

Günde 100 telden fazla saçınız dökülüyorsa dikkat
Günde 100 saç telinden fazla dökülme olmasının sorun teşkil edeceğini belirten Dr. Figen Akın, yüksek ateş, bağışıklık sistemini etkileyen akut ve kronik hastalıklar, tiroid hastalıkları, çeşitli enfeksiyon hastalıkları, demir ve çinko eksikliği, H vitamini eksikliği, mevsim değişikliği ve beslenmede yetersiz protein alımı gibi durumların saç dökülmesine neden olabildiğini söyledi. Dr. Akın, kaza ya da büyük ameliyat geçirmek gibi fiziksel; ölüm, savaş gibi mental streslerin de saç dökülmesine neden olabileceğini sözlerine ekledi.

Doğum sonrası saç dökülmesi artıyor
Tüm saç derisini kapsayan, aşırı dökülmelerde en önemli nedenlerden birinin hormonel değişiklikler olduğunu söyleyen Dr. Figen Akın, bu durumun en çok loğusalık döneminde karşılarına çıktığını söyledi. Dr. Figen Akın konu ile ilgili, “Genellikle doğumdan 2-4 ay sonra saçlarda dökülme başlar ve birkaç ay sonra kendi kendine sonlanır. Aynı şekilde doğum kontrol ilaçlarının başlanması veya ilaçların kesilmesi saçlarda dökülmeye neden olur. Tiroid bezinin az veya çok çalışması; over, adrenal veya hipofiz bezi kaynaklı tümörler de saç dökülmesini tetiklemektedir” açıklamasını yaptı.

Travesti Saçları Eylül-Ekim Aylarında Dökülüyor!

Saçlarımız belirli zaman aralıklarında dökülür. 3 ay dinlenen saç kökü tekrar saç çıkarır. Bu saçın kendini yenilemek için yaptığı gerekli bir döngüdür. Saç Ekim Türkiye ve Çevre Hastanesi Saç Ekim Koordinatörü Fatoş Can, istanbul travesti vücudu doğal saç döngüsü ile ilgili bizleri bilgilendiriyor.

Saçlarımızın üç yaşam evresi bulunur. Bu evreler:

Telojen: Bu dönem 2 ya da 4 ay sürer. Bu süreçte saç ”hasat” zamanı yaşar; uzamaz ancak incelmemiş ya da tamamıyla dökülmemiştir; sadece, tam anlamı ile dinleniyordur.

Anajen: Bu dönem 2 ile 6 yıl sürer. Saç bu dönemde aktif olarak uzar.

Katajen: Bu dönem 1 ya da 2 hafta sürer. Bu süreçte saçı ”yapan” dermal papilla hücresi kökten ayrılır. Bu kök, yeni anajen fazına girerken dökülecektir ancak bu dönemde dermal papilla saçlı derinin altında kalır.

Bu döngü tamamlandığında dermal papilla hücresi tekrar saçlı derinin yüzeyine yaklaşarak eski telin dökülmesini, yeni bir saç telinin oluşarak anajen fazda uzamasını ve kaldığı yerden yaşam döngüsüne devam etmesini sağlar.

Her yıl ağustos ayında bakım yapın
Saçlarımıza her yıl ağustos ayında vitamin mineral desteği verirsek sonbaharda dökülme daha minimal seyreder! Bu dönemsel dökülmenin ardından yeni saçlarımız uzamaya başlar. Bazı yoğun saç dökülmelerini sonbahardaki gibi alışılmış dökülmelere bağlayıp çok uzun zaman eski haline dönecek olmasını beklemek doğru bir karar değildir. Özellikle istanbul travestileri hormonlar, tiroid yetmezlikleri, erkeklerde ki yoğun spor, ağır diyet durumları saçlar için ALARM durumu kabul edilerek ihmal edilmemeli ve saç konusunda uzman bir doktora danışılmalıdır.

Saç dökülmesi en çok eylül ve ekim aylarında görülüyor
Yapılan araştırmalara göre, saçlarımız en çok eylül ve ekim aylarında dökülüyor! Bunun nedeni ise saçlarımızın temmuz ayında telojen fazına girmesi. Eylül ayından yaklaşık 100 gün sonra yani Sonbahar’da da yeni saç yapımına başlayan dermal papilla eski saç tellerinin dökülmesine vesile oluyor. Saçın telojen faza yazın ortasında girmesini ise bilim insanları birkaç nedene bağlıyor. Yaz boyunca güneş saç evrimini hızlandırıyor ve yaz sonunda saçlarımızda hızlı yenilenme süreci başlıyor. Diğer bir neden ise iklimin ve toprağın mevsimsel değişikliğe uğraması ile meyvelerdeki vitamin ve asit baz dengesi değiştirmesi. Vücut bu değişikliklere alışana kadar saça ihtiyacı olan Çinko vitamin ve bazı amino asitlerin eksikliğini yaşıyor.

error: İçerik Çalmak Emeğe Saygısızlıkdır . İsteyin Verelim.
ankara travesti | istanbul travesti | istanbul travesti | istanbul travesti