travestiısparta travesti | Blog Travesti - istanbul travesti ankara travesti - Part 99

Ayrımcılık Devam Ediyor

LGBT’lerin kimlik ve yönelimlerinden ötürü maruz kaldıkları ayrımcılıkların devam ettiğini belirten Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin İlerleme Raporu’nu bugün açıkladı.

İlerleme Raporu, Lezbiyen, Gey, Biseksüel ve Translarla ilgili bölümünde, Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu Kanun Taslağından “cinsel kimlik” ibaresinin çıkartılmasının altını çiziyor. Planlanan düzenlemenin Avrupa Birliği (AB) müktesebatına uymadığını belirten Rapor, ayrımcılıkların devam ettiğini belirtiyor.

LGBT’lerin ayrımcılık ve şiddete karşı korunması için Türkiye Hükümetine çağrıda bulunan Avrupa Komisyonu 2012 Türkiye İlerme Raporu’nun satır başları şöyle:

Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu AB mevzuatına uygun olmalı

“Hâlâ, ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik kurulunun kurulması konusunu da içeren kapsamlı bir ayrımcılıkla mücadele kanununun eksikliği söz konusu. Meclise bir kanun taslağı sunuldu ve ilgili meclis komitesi cinsel kimlik veya cinsel yönelim üzerinden ortaya çıkan ayrımcılık örneklerinin ortadan kaldırılmasını öngören düzenlemeyi taslaktan çıkardı. Mevcut yasal çerçeve Avrupa Birliği Mevzuatı ile aynı hizada değil ve etnik, dini, cinsel kimlikler ve diğer oluşlar üzerinden bireylere karşı sergilenen ayrımcılıklar devam ediyor.”

Eşcinsellik suç değil ama LGBT’ler ayrımcılığa ve şiddete maruz kalıyorlar

“Eşcinsellik Türkiye’de ceza gerektiren bir suç değil. Ancak lezbiyen, gey, biseksüel ve trans (LGBT) bireyler hâlâ ayrımcılık, yıldırma gibi muamelelere maruz kalmaya devam ediyorlar ve şiddet suçlarına kurban oluyorlar.”

Çalışma hayatında cinsel yönelim ayrımcılığı devam ediyor

“LGBT çalışanlar ve kamu personeli cinsel yönelimlerinden dolayı işlerinden kovuluyor. LGBT bireylere karşı konut ve sağlık hizmetleri de dahil olmak üzere diğer birçok alanda ayrımcılık sergileniyor (özellikle trans bireylere karşı). Çok sayıda dava ve adli kovuşturma hâlâ devam etmekte.”

LGBT’lerin yaşam hakları korunmuyor; failler cezasız kalıyor

“2011 süresince Türkiye’de LGBT bireylere karşı gerçekleştirilen yaşam hakkı ihlalleri, işkence ve kötü muamele ile cinsel taciz vakaları rapor edildi. Farklı cinsel kimlik veya yönelime karşı işlenen suçların soruşturmalarında ve takiplerinde eksik kalan noktalarsa faillerin cezasız kalmasına sebep oldu.”

“Genel Ahlak” ile LGBT’lerin cezalandırılması devam ediyor

“Türk Ceza Kanununun “teşhircilik” ve “genel ahlaka aykırı hareketler” Maddeleri ve ayrıca Kabahatler Kanunu maddeleri LGBT bireylere karşı ayrımcılık uygulamak ve söz konusu bireylere ceza kesmek için yaygın olarak kullanıldılar.”

Transfobik suçlular “haksız tahrik” bahanesiyle kollanıyor

“‘Haksız Tahrik’ prensibinin transseksüel ve istanbul travestileri bireylere karşı ilgili suçları işleyen kişiler lehinde defalarca kullanılması hâlâ büyük bir sorun. Keyfi tutuklamalar ve şiddet uygulamalarından dolayı polislere suçlamalar yönelten LGBT insan hakları savunucularına davalar açıldı.”

TSK hâlâ eşcinselliği “hastalık” olarak görüyor

“Kamuoyunca tanınan şahıslar LGBT bireylere karşı sıklıkla olumsuz stereotipleri kullandılar. Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) kurum içi kuralları eşcinselliği hâlâ “psikoseksüel” bir hastalık olarak tanımlamaya devam ediyor ve eşcinsellerin askerlik hizmeti için uygun olmadıklarını beyan ediyor.”

Ayrımcılığa karşı kanun yok; Hükümet’in desteğine ihtiyaç var!

İlerleme Raporu’yla birlikte açıklanan genişleme stratejisi belgesinde ise ayrımcılıkla mücadele için daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiğinin altı çizilerek kapsamlı bir ayrımcılıkla mücadele kanununun olmamasına dikkat çekildi.

Ayrımcılıkla mücadele kanununun olmamasından ötürü Lezbiyen, Gey, Biseksüel ve Trans bireylerin de dâhil olduğu hassas grupların toplumsal suiistimale, ayrımcılığa ve şiddete karşı etkin biçimde korunması için Hükümet’e çağrı yapıldı.

Travestileşen destanlar

Soylu ve destansı bir metin gibi duruyor heteroseksüel kutuplaşmanın yarattığı bedenler. Erkeklik ve kadınlık üzerine yüzyıllardır destanlar yazılıyor çünkü. Kendimizi inşa ettiğimiz, bedenlerimize çeki düzen verdiğimiz kanonik metinler olarak durdular hep karşımızda. Bu metinlere göre şekillendirdik bedenlerimizi. Metinleri sahnenin sahte ışıkları altında dönüştüren travesti bedenlerin parodileşmiş halleriyle kahkahalara boğulduk çoğu zaman. Destansı ana metnin içeriğini ve biçimini değiştirip başka türlü de yazılabileceğini gösteriyordu travesti bedenler bize. Bu bedenler sahnenin pırıltılı dünyasından çıkıp da hayatın içine bulaştıklarında, kapı komşularımız olduklarında ana metne göre kurduğumuz kendi varlıklarımızın parodileşmeye başladığını fark ettik birden. Tüm kapalılığı ve tek anlamlılığıyla, ellerine tutuşturulan metinleri sahneye koyan erkek ve kadın parodilerine dönüşüverdik çok geçmeden. Kaskatı varlıklarımızı tehdit eden trans bireyleri mahalleden kovmaya karar verdik sonunda ve durmadan kovmaya devam ediyoruz. Mümkün olabildiğince uzağa, hep daha uzağa; varlıklarımızı parodileştiremeyecekleri bir yer arıyoruz onlar için.

Oysa soylu, destansı metinlerin altında kıvrım kıvrım uzanan başka metinlerin, dinamik oluşların dışa vurmuş halleriydi onlar. Destanlarla kapamaya, katılaştırmaya çalıştığımız çoklu oluşların yüzeye çıkmış halleri. Ölüm sonrasında kasların kasılı kalmasına, yani rigor mortis’e benziyor duruşumuz. İktidarın destanları hep bizleri kaskatı görmek, bir rigor mortis halinde dondurmak istiyor.

Destanların bozulabileceğini, başka türlü de yazılabileceğini biliyoruz. İ.Ö. 8. yüzyılda Vergilius’un yazdığı Aeneis destanını dönüştürerek yeniden yazan 17. yüzyıl yazarı Scarron, Vergilius’u travestileştirmişti örneğin. Kişileri ve kahramanlık durumlarını sıradanlaştırarak değiştirmeye dayanan bir destan parodisinin örneğidir Scarron’un‘le Virgile Travesti’si. Soylu bir metnin eylemini ya da konusunu olduğu gibi sürdürerek, yani yapıtın temel içeriğini ve anlatısal devinimini değiştirmeden, onu bildik, sıradan yeni bir üslupla yeniden yazma yöntemine ‘le travestissement burlesque’ (alaycı dönüştürüm) deniliyor. Alaycı dönüştürüm, soylu bir tür olan destanı alaya almak, destan yazısının ciddi havası içerisine komik unsurlar katmak, böylelikle tonunu değiştirerek okuru eğlendirmek amacını güdüyor. (bkz Kubilay Aktulum, Metinlerarası İlişkiler, Öteki). Destan kahramanının tek merkezli ve kapalı yapısını yüceltmek yerine çok yüzlüğünü dışa vuruluyor. Bizleri birer kahraman olarak kuran destanları çökertirken, nasıl da çok yüzlülüğümüzü bize hatırlatıyor trans bireyler.

Scarron bir barok dönem yazarıydı. Ortaçağın yapıtı tek anlamlı ve kapalı, tek merkezli, önceden kurulmuş düzenlerin hiyerarşisini yansıtmasına karşın, barok kültür çok merkezli, çok anlamlı açık bir yapıt kuruyordu. Yazında, resimde ve mimaride öz arayışından vaz geçilmiş, görünüme kaymıştı ilgi. Kompozisyonun kapalı, ana bir merkeze gereksinimi olduğu ve izleyiciye önceden belirlenmiş bir bakış açısı verilmesi düşüncesi terk edilmişti. İzleyici sanki sürekli bir değişim içindeymişçesine yapıtın her bir yüzünü görebilmek için sürekli hareket etmeye zorlanır. Bir rigor mortis halinde sonsuza kadar dondurulmuş figürlerin yerine, bir oluş halinde bükülmüş figürlerle karşılaşırız. Tuhaf bir resim var Viyana’da. Bedeni öylesine bükülmüştür ki giysilerinin altındaki bedeni tespit etmekte zorlanırız. Maulbertsch‘in resminde, sanki tuhaflığın bir tür norm haline geldiğini görüyoruz. Çok tuhaf bir bakış açısından tuhaf oluşlar yaşayan bir azizin anlık temsilidir bu. Barok vizyonun uç örneklerinden biri. İzleyici olarak bize artık kapalı, anlamı sabitlenmiş bir tasvir sunulmaz, aksine yorumlamak ve yorumlarken de sınırlarımızı aşmak zorunda olduğumuz bir olayla baş başa bırakır bizi.

Bedenlerimizi tıpkı Maulbertsch’in resminde olduğu gibi oluş halleriyle sürekli bükülürken, inadına kaskatı bir rigor mortis tavrıyla destansı kahramanları oynamayı sürdürüyor ve içimizdeki çokluğu canavarlaştırarak onlarla destansı mücadelelere girişiyoruz. Fark etmesek de hayatın akışı oynadığımız rolleri çoktan parodileştirdi bile.

Travestiler Bahane Seçim Oyunları Şahane!

Geçtiğimiz gün Star Gazetesi Genel Yayın Müdür Yardımcı Yusuf Ziya Cömert Eskişehir’deydi. Gelir gelmez ayağının tozuyla Odunpazarı Belediyesi’nin düzenlediği bir toplantıya katıldı. Gece geç saatlerde Eskişehir’e vardıklarını söyledi ve sokaklarda genç kadınları, travestileri gördüğünden yakındı. Odunpazarı Belediye Başkan’ın yanı başında Eskişehir’li CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’i ve Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ı hedef alarak kentin bir “fuhuş merkezi” haline geldiğini söyledi.

Eskişehir’e uzun yıllardan sonra ilk kez geldiğini hatta bu nedenle yol bulmakta zorlandıklarını kendi yazısında* dile getiren Cömert, nasıl olabiliyorsa ilk görüşte tespiti yapmaktan hiç çekinmemiş. Geç saatlerde -evlerine kapanmak zorunda olan- kadınları ve travestileri sokakta görür görmez notunu vermiş. Bunlar bu saatte dışarıdaysa kesin fuhuş yapıyordur!
Cömert’in eril zihniyeti şark kurnazlığıyla hemen bir seçim oyununa da dönüşmüş elbette. Tasvip etmediği bu görüntüden sorumlu olan suçluları ortaya çıkarmış. AKP’li Odunpazarı Belediye Başkanı hariç geri kalan tüm CHP’li başkanlar!
Küçük yerel seçim hesaplarıyla yapılmış ama büyük sorunlar çıkarabilecek bu ithamlar bize neyi gösteriyor peki? Dün Eskişehir Sakarya Gazetesi yazarı Ali Baş’a yolladığım ve bugünde kendi köşesinde yer verdiği yazımı sizinle paylaşıyorum:

“Sayın Ali Baş,
Bugünkü Sakarya Gazetesi’nde yer alan köşe yazınızı* okudum. Yusuf Ziya Cömert’in sözlerini siz de şaşkınlıkla karşıladığınızı belirtmişsiniz ancak yazınızın sonunda adeta yetkilileri göreve çağırmış olmanızdan oldukça endişe duyduğumu belirtmek isterim.

“Fuhuş” sorunu diye adlandırdığımız durum özellikle hiç bir yerde istenmeyen, ciddi barınma sorunları yaşayan ve hayatın her alanında hak ihlallerine maruz kalan trans bireyler için tek ve son çare ne yazık ki. Toplumca dışlanmış, hiç bir işe girme şansı olmayan ve devlet tarafından da sahip çıkılmayan trans kadınlar hayatta kalabilmek için zorunlu seks işçiliği yapmaktadırlar. Bu konunun devlet, medya ve halk tarafından bir sorun olarak algılanmasına karşın “çözüm”ü için kişilerin kabahatler kanunu kapsamında sürekli para cezalarına çarptırıldığını ve bu nedenle de içinden çıkılmaz bir kısır döngüye maruz kalındığını biliyoruz. Düşünün ki böyle bir durumdasınız ve bunun üzerine de her görüldüğünüz yerde gece veya gündüz karakola alınıp size para cezaları kesiliyor. Böyle bir durumda ne yapardınız? Para cezalarını ödemek için tekrar ve yeniden “fuhuş” yapmaktan başka bir çareniz olabilir miydi?

Dün medyada çok fazla yer almasa da Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cenevre’de Birleşmiş Milletler önünde Türkiye’de yaşayan eşcinselerin ve trans bireylerin sorunlarını neden görmezden geldiği ve çözmediği hakkında savunma verdi. Toplantılar bugün de devam ediyor. İlgili haberi şu linkten okumanız da mümkün, http://kaosgl.org/sayfa.php?id=12518 Sorunlarımızı Türkiye’de diyalogla çözebilecekken uluslararası arenada konuşmak ne yazık ki çok üzücü ancak maalesef durum bu…

Son olarak sorumlu gazetecilik anlayışınızla bu konuya yaklaşmanızı ve “göreve çağırma” gibi yaklaşımların kişilerin hayatlarında ne denli hayati sıkıntılara yol açabileceğini bir kere daha düşünmenizi sizden rica ediyorum.

error: İçerik Çalmak Emeğe Saygısızlıkdır . İsteyin Verelim.
ankara travesti | istanbul travesti | istanbul travesti | istanbul travesti