travestiizmit travesti | Blog Travesti - istanbul travesti ankara travesti - Part 104

Öldürülen “Travesti”yse, Ceza İndirimi Yapılır!

Avcılar’da yaşayan Seda isimli trans kadının katilinin cezası, maktülün “travesti” olması gerekçe gösterilerek müebbetten 15 yıla düşürüldü.

Avcılar Meis Sitesi sakinlerinden Seda isimli trans kadının nefret cinayeti sonucu öldürülmesine ilişkin davada gerekçeli karar açıklandı. Katil Ramazan Soybozkurt, “haksız tahrik” indiriminden faydalanarak 15 yıl hapis cezası aldı.

Maktülün “travesti” olması ceza indirimi gerekçesi
Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada katil Soybozkurt, maktülün “travesti” olması ve kendisine ilişki teklif etmesi gerekçe gösterilerek “haksız tahrik indiriminden” faydalandı. Soybozkurt’un cezası müebbetten 15 yıla düşürüldü.

Dava dosyasında Soybozkurt, kendisinin alkollü olduğunu ve Seda’nın kendisine yaklaşarak ilişki teklif ettiğini iddia etti. Öldürme kastı olmadığını öne süren Soybozkurt, “O kızgınlıkla darp ettim” dedi. 26 Şubat 2014’te dava sonuçlandı. Gerekçeli karar ise yakın zamanda açıklandı.

Seda’nın tecavüze uğrama ihtimali araştırılmadı!
Dava sürecinde Soybozkurt’un iddiaları “doğru olma ihtimali” düşünülerek kararı etkilerken; öldürülen trans kadın Seda’nın kardeşinin iddiaları dikkate alınmadı. Seda’nın kardeşi ifadesinde, “Kardeşimin hastanede yoğun bakımda olduğunu söylediler. Tecavüze uğramış olabileceği söylendi” demişti. Ancak Mahkeme veya Adlî Tıp tecavüz konusunda herhangi bir inceleme yapmadı.

Katil, var olan ceza infaz sistemine göre 8 yıl 1 ay 5 gün hapis cezasını ceza infaz kurumunda çektikten sonra denetimli serbestlikten yararlandırılarak serbest bırakılacak.

Av. Söyle: Karar adaletten uzak
Avukat Fırat Söyle gerekçeli kararı kaosGL.org’a değerlendirdi. Söyle, yargının adaletten uzak kararlar verdiğini ve sanığın ifadesinin ceza almamak için sıkça kullanılan bir yöntem olduğunu söyledi:

“Türkiye’de bir eşcinsel veya bir transseksüel olmanın bu kadar basit ve sıradan olduğunun bir göstergesi de yargının adaletten uzak ve hiçbir hukuki yanı olmayan kararlarıdır. Sanığın ifadesi bizler için hiç de bilinmedik bir savunma değil. Sayın Mahkeme veya Sayın Hakimlerin önüne gelen dava dosyalarından bilmeleri gereken şey sanığın ceza almamak veya daha az ceza almak adına söyleyeceği her şeyin mübah olduğu ve sınırının olmadığıdır. ‘İlişki teklif etti, ters ilişki teklif etti, kadın olduğunu sanmıştım’ gibi ifadeleri biz yemiyoruz ama mahkemeler, hakimler bu ifadeleri o kadar makul ve gerçekçi görüyorlar ki daha az ceza veriyorlar. Katiller, suçlarını itiraf etmeseler; beraat kararlarını görebilmek imkansız değildir.

Ne olmuştu?
Avcılar Meis Sitesi’nde yaşayan translara dönük linç girişimleri ve transfobik saldırıların ardından trans kadınların evleri “fuhuş” yapıldığı iddiasıyla mühürlenmiş ve birçok trans kadın evsiz kalmıştı.

Evsiz kalan translardan biri olan Seda 1 Mart 2013 tarihinde gece 3.00 civarında katil Ramazan Soybozkurt tarafından sokakta ölümcül şekilde darp edilmiş ve kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmişti.

Travesti Kimlikler Hastalık Değildir

Bizler kadınlık ve erkeklikten ibaret ikili cinsiyet sistemini tek ve mutlak bir seçenekmiş gibi dayatan aşırı katı anlayışı ifşa ediyoruz.

“Trans kimliklerin (transseksüel ve transgender) hastalık tanımından çıkarılması gerekliliğini savunan bir kampanya olan Stop Trans Pathologization-2012 “Sözde ‘cinsiyet kimlik bozukluklarının’ tüm dünyada ve Türkiye’de kullanılan Amerikan Psikiyatri Birliği’nin 2013′te yenileyeceği Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı DSM (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) ve Dünya Sağlık Örgütü’nün 2014′te yenileyeceği Uluslararası Hastalık Sınıflaması ICD (International Statistical Classification of Diseases and Related Health Problems) teşhis kılavuzlarından çıkarılması ve trans bireylerin sağlık haklarının güvence altına alınmasını” amaçlayan bir kampanyadır.”

“STP 2012 kampanyasının dahilinde, Ekim 2007’den beri tüm dünyada değişik şehirlerde eşzamanlı gösteriler düzenlenmiştir. Trans Kimliklerin Hastalık Tanımından Çıkarılması için Uluslararası Eylem Günü 23 Ekim 2010 tarihinde tüm dünyada, farklı şehirlerde gösteri ve eylemler gerçekleşmiştir. İstanbul’da Taksim Meydanı’nda başlattığımız Galatasaray Meydanı’nda basın açıklamasıyla son verdiğimiz bu coşkulu eyleme, İstanbul LGBTT Sivil Toplum Girişimi, Voltrans Trans Erkek İnisiyatifi, Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği ve Kadın Kapısı’ndan aktivistlerin yanı sıra feminist, insan hakları ve üniversitelerdeki LGBT örgütlerinden birçok kişi katılmıştı. Bu eylemler yalnız İstanbul’da değil Ankara’da ve dünyanın birçok farklı şehirlerinde de gerçekleşmiştir.”

Şu ana dek, aynı anda gerçekleşen eylemlerle 45 ülke kampanyaya katılmıştır. Şehirlerin sayısından da anlaşılacağı gibi dünyanın birçok yerinde trans hakları ihlali yaşanmaktadır. Uluslararası Af Örgütü web sitesinde “Lezbiyen Gey Biseksüel Travesti/Transseksüel (Transgender) Sorunları” başlığı altında yayınlanan bu yazı dünyanın farklı yerlerindeki trans bireylerin yaşadığı hak ihlallerini gözler önüne sermektedir.

“Birçok ülkede trans kişilerin hakları korunmuyor; sadece olmak istedikleri gibi yaşadıkları için kovulabiliyorlar. Birçoğu, nasıl niteliklere sahip olurlarsa olsunlar, bir yerlerden başlamak için bir iş sahibi olamıyorlar.” Türkiye ve Kosta Rika’daki trans toplulukları da devamlı bir şekilde polis tarafından cinsel ve diğer şekillerdeki istismarlar ile taciz ediliyorlar. Birçok sıradan yöntem ile trans kişiler sürekli ayrımcılığa uğruyorlar. Sağlık hizmetlerini kullanmak onlar için büyük bir sıkıntı; aşağılama ve daha kötü muameleye maruz kalmak ise zaten hepsi için ortak. Bunun sonucu olarak hastalandıkları zaman birçoğu sağlık yardımı almaktan kaçıyor. Birçok ülkede trans kişiler cinsiyetlerinin yeniden tayin edilmesi için gerekli olan önemli belgeleri alamıyor; bu durum evlilik olasılıklarının reddedilmesine yol açıyor, aşağılanmaya neden oluyor, hatta yanlış belge kullandıkları gerekçesiyle durumun daha da kötüleşmesine ve tutuklanmalarına bile sebep olabiliyor.”

“İkili cinsiyet modelinin acımasız katılığı ve bu durumun ortaya çıkardığı insan hakları ihlallerinin zorlayıcı koşullarının temelini oluşturduğu Transgender (Travesti/Transseksüel) Hareketi, cinsiyet çizgisinde karşı tarafta olan kişilerin oluşturduğu genel birlikteliğin hareketidir. Cinsiyet geçiş ameliyatı geçirmiş veya geçirmemiş interseksler ve transseksüellerle birlikte istanbul travestileri ve cross-dresser’ları da kapsayan bir harekettir bu. Bu mücadele, cinsiyet kimliğimiz ne olursa olsun, bizi erkeksi ve kadınsı olmanın katı ve basma kalıp ifadelerinden kurtarıp, hepimizi özgürleştirme potansiyeline sahiptir.”

Bu uzun soluklu kampanya ile amacımız sokaklarda coşkuyla yürüyerek, trans kimliklerin değil, diğer cinsiyetleri ve yönelimleri görmezden gelerek, ötekileştirerek kendini vareden heteroseksist ve ikili cinsiyet sisteminin hasta olduğunu tüm dünyaya haykırmak; medya aracılığıyla taleplerimizi, devlet yetkililerine ulaştırmak ve maruz kaldığımız ayrımcılığı, şiddeti kısaca hak ihlalleri sonucunda doğan mücadelemizin sesini tüm dünyaya duyurmaktı.

Trans aktivistlerin başlatmış olduğu bu kampanya, 1979 yılından bu yana trans kimlikleri “cinsel kimlik bozuklukları” kapsamında değerlendirerek “tanı ve tadavi” için standart bakım prosedürü geliştiren, buna bağlı olarak cinsiyet tayini kararının iki aşamada verilmesini tavsiye eden ve bugün halen İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nde harfiyen yerine getirilen Harry Benjamin kriterlerini sorgula(t)mış, trans aktivistler ve psikiyatristler arasında tartışmalara neden olmuştur. 2012 yılında açıklanması gereken DSM-5 2013 yılına ertelenmiştir. Halen hazırlık aşamasında olan DSM-5’te transeksüelite kategorisi gözden geçirilmektedir.

“Bizler kadınlık ve erkeklikten ibaret ikili cinsiyet sistemini tek ve mutlak bir seçenekmiş gibi dayatan aşırı katı anlayışı ifşa ediyoruz. Bu ikili cinsiyet sistemi sonradan inşa edilmiştir ve bu nedenle sorgulanabilir. Sırf bizim buradaki varlığımız bile bunun yanlış olduğunun bir kanıtıdır ve bu da gerçeğin daha çoğulcu ve daha çeşitli olduğuna işaret eder. Tıp ve devlet bizi hasta olarak tanımladıkça bizim kimliklerimizin, bizim hayatlarımızın onların sistemini ne kadar derinden sarstığını itiraf etmektedirler. Bu yüzden diyoruz ki, hastalık bizde değil, bu ikili cinsiyet sistemindedir.”

Travesti Mahkumlar

Trans Onur Haftası kapsamında trans mahpusların sorunları, “Gökkuşağının tecridi”, cinsel saldırılar ve çözüm yolları konuşuldu.

“Faili Devlet” temasıyla düzenlenen 5. Trans Onur Yürüyüşü devam ediyor. Nefret cinayetleri ve translara dönük devlet politikalarının gündemleştirildiği hafta kapsamında bugün (19 Haziran) “Trans Mahpuslar” paneli gerçekleştirildi.

Harbiye Mekan Artı’da gerçekleşen panelde; cezaevlerinde translara dönük cinsel saldırı, tecavüz ve tecrit uygulamaları konuşuldu. Çözüm yolları arandı. Panele SPoD LGBT’den Avukat Rozerin Seda Kip, Cezaevi İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nden (CİSST) Zeynep Alpar ve Hêvî LGBTİ’den Rosi Da konuşmacı olarak katıldı.

“Gökkuşağının tecridi”
Avukat Kip, panelde “Gökkuşağının Tecridi” başlıklı bir sunum yaptı. LGBTİ mahpusların diğer mahpusların aksine “suçlarına” göre değil kimliklerine göre cezaevlerine yerleştirildiğini söyledi.

LGBTİ mahpusların hizmetkar olarak kullanılmak istendiğini vurgulayan Kip, cezaevi personeli ve diğer mahpuslarla LGBTİ mahpusların ilişkisinde kimlikten doğan bir hiyerarşi olduğunu söyledi.

Cezaevlerine bir avukat olarak gidip bilgi almak istediklerinde dahi muazzam bir duvarla karşılaştıklarını hatırlatan Kip, “Mahkumiyeti aldıktan sonra cezaevinde yapılan her muamele tecride dönüşüyor. Yalnızca trans kimliğinden dolayı 8-9 cezaevi değiştirmek zorunda kalmış trans kadınlar var. Bu ciddi bir hak ihlalidir” ifadelerini kullandı.

“Mağdura bir kat daha ceza veriliyor”
Zeynep Alpar ise, LGBTİ mahpusların “Biz sizin güvenliğinizi sağlayamayız” gerekçesiyle ortak alan kullanımından dışlandığını kaydetti. Alpar bu durumu, “Mağdura bir kat daha ceza veriliyor” dedi.

Alpar sözlerine şöyle devam etti: “Aslında toplum için ne istiyorsak; cezaevlerinde de aynısını istiyoruz. Bu hasta tutsaklar için de böyle; başka durumlarda da. Hasta tutsakları örneğin aynı yere topladılar Metris’te. Böylece hasta olmayan mahpuslarla kalsalar yaratılacak dayanışma önlendi.”

“LGBTİ’lere cezalar çok hızlı veriliyor”
LGBTİ bireyler söz konusu olduğunda tutuklu olma oranının daha az olduğu, LGBTİ’lerin davalarında çok hızlı bir şekilde hüküm verilip cezaevine konulduğunu kaydeden Alpar, “Delil araştırmasına gerek yok. Çok hızlı bir şekilde LGBTİ’ysen ceza kesiliyor. Ayrımcılık cezaevinden önce başlıyor.”

Alpar şöyle konuştu: “Devlet bir insanı tutuklu yargılıyorsa onun bütün ihtiyaçlarından sorumludur. Devlet bu sorumluluklarını reddediyor. Adalet Bakanlığı’nın söz konusu LGBTİ’ler olduğunda bir düzenlemesi yok. Çok keyfî uygulamalar var. Kendi çaplarında da olsa bir standart getirmemiş olmaları ciddi sorunlara yol açıyor.”

Travestinin tecavüze uğraması çok olağan!”
Rosi Da da LGBTİ’lere ayrı cezaevi projesini eleştirdi. Bunun tecrit anlamlarını taşıdığını kaydeden Rosi, “Cezaevlerinde ciddi cinsel saldırılar da söz konusu. Trans mahpusların sesini duyurabilmesinin de önü kesiliyor. Şikayet edildiğinde ise ‘Bir istanbul travestinin tecavüze uğraması olağan’ deniliyor.”

Rosi cezaevinde siyasi tutsak olduğu dönemde yaşadıklarını aktardı: “İlk girdiğimde cinsel kimliğimi söylemedim. Esmeray’ın köşe yazısında Roşin Çiçek’in katledildiğini duyunca; Adalet Bakanlığı’na ve İmralı’ya mektuplar yazmaya başladım. O mektuplardan sonra benim bir ibne olduğumu anladılar. Beni psikiyatriste ve genel cerraha göndermeye çalıştı cezaevi yönetimi. Tekli hücreye atmak istediler beni.”

error: İçerik Çalmak Emeğe Saygısızlıkdır . İsteyin Verelim.
ankara travesti | istanbul travesti | istanbul travesti | istanbul travesti