travestikadikoy travesti | Blog Travesti - istanbul travesti ankara travesti - Part 128

‘Travesti’ Millet Vekili Adayımız Oldu

68 kuşağından sayılırım.

O zamanlar evlerde telefon, televizyon yoktu. Bataryalı radyolardan “ajans” dinlenirdi.

Sabah namazından sonra kepenkler açılır, “besmele” ile “helal rızık kazanma” telaşı başlardı.

Akşam ezanı esnafın kepenk kapatması için bir alarm, bir işaretti. Hemen camiye koşulurdu.

Komşuya, akrabaya “maniniz yoksa akşam size geleceğiz” diye evin en küçüğü ile haber yollanırdı. Diziler yoktu. İnsanları kaynaştıran koyu ve samimi sohbetler yapılırdı. Erken yatılır, erken kalkılırdı.

Evler tek katlıydı. Toprak damlıydı. İnsanlar belki fakirdi. Ama, en kıymetli yiyecekler çocuklara yedirilmez, “utanacak gelir” diye misafire saklanırdı.

Çek, senet, kredi kartı yoktu. Alacak deftere yazılırdı. “Borç namustur” denir, ödemeyen çıkmazdı.

Kimse “el alemin namusuna kem gözle bakmazdı.”

Kap-kaç, ırza geçme, dolandırıcılık, tokatçılık yaşanmazdı. Bu suçlar topluma yabancı idi.

Halk, Kur’an, hadis okur, dini kitaplar “mütalaa” eder, camiye erken gider, vaaz dinlerdi.

Biraz mürekkep yalayanlardan kimisi Necip Fazıl okurdu, kimisi Nazım Hikmet.

Toplumun çoğu kurtuluşun İslam’da olduğuna inanırdı. Bazıları Karl Marks okur, materyalist diyalektiği savunurdu. Ama, ister tahsilli olsun, ister tahsil görmemiş olsun bizim kuşak çok okurdu.

Doğru ya da yanlış, herkesin bir ideali, bir fikri vardı.

Şimdilerde ilim ve teknoloji o dönemlerle kıyaslanamayacak kadar büyük gelişme gösterdi.

Gösterdi göstermesine de, insan kalitemiz arttı mı? İlmi ve teknolojik gelişmeler insanımıza mutluluk getirdi mi? Hiç sanmıyorum.

Hayatımızın vazgeçilmezi haline gelen internet, akıllı telefonlar, dizüstü bilgisayarları, sosyal medya ve oyunlar, gittikçe yaygınlaşan bağımlılıklar oluşturdu insanlarda.

Selamlaşmayı, konuşmayı, hal hatır sormayı unuttuk.

Eskiden evin reisi baba idi. Evde onun sözü geçer, çocuklar onu zevkle dinlerlerdi.

Artık evin reisleri televizyon, internet, akıllı telefonlar v.s…

Belki toplumumuzun refah seviyesi arttı. Ama birbirimize duyduğumuz sevgi, saygı, yardımlaşma duygularımız azaldı. “Toplumun harcı” çürüdü, çürümeye de devam ediyor.

Televizyon dizilerindeki sapık ilişkiler, şiddet görüntüleri insan ruhunu “kezzap” gibi yakıyor. Yeni yetişen nesli “insan görünüşlü canavarlar”a dönüştürüyor.

Sapık ilişkileri modernlik diye sunanlar, teröristleri övenler, hatta masum gösterenler utanmadan buna kendileri neden olmamış gibi “toplum nereye gidiyor?” diye sorunca kan beynime sıçrıyor.

Özge Can cinayeti çok üzücü. Ama böyle yönlendirilen bir toplumda yaşanması garip değil. Aksine beklenen, beklenmesi gereken vahim bir olay.

Tedbir alınmazsa inanın çok daha vahim olaylar yaşanacak, hatta bunlar sıradan hale gelecek.

Baksanıza artık travesti bir milletvekili adayımız (!) bile var.

Ne kadar modern ve Batılı bir ülke olduk (!) değil mi?

Bu devletin ve sistemin mimarlarının kabirlerinde rahat uyuduğunu hiç sanmıyorum.

Şurada ne kaldı ki? Mahkeme-i Kübra’da onların sonlarını hep birlikte göreceğiz…

(Alıntıdır Alaettin EKİZER’in Travesti Yazısı)

Estetik Amelyatı olmak isteyen Travestinin Dolgusuna Çimento Kattılar

Estetik ameliyatı olmak isteyen travestinin popo dolgu maddesinin içine çimento ve japon yapıştırıcısı katıldı. Ameliyat sonrasında hastanın karnında başlayan ağrı bütün vücuduna yayıldı.

Kadın olup güzelleşmek isteyen travesti 2005 yılında ameliyat oldu. Doktor, popo dolgu maddesinin içine çimento, japon yapıştırıcısı kattı. Ameliyat sonrasında travestinin karnında başlayan ağrı bütün vücuduna yayıldı.

HASTANEYE BAŞVURDU

Bunun üzerine 30 yaşındaki travesti bir hastaneye başvurdu. Olayın ortaya çıkması üzerine polis bir araştırma başlattı ve doktorun sahte olduğunu ortaya çıkarttı. Doktor, lisansı olmadan müdahale etmek ve vücuda zarar vermekten dolayı tutuklandı.

KALÇALARINA ÇİMENTO ENJEKTE EDİLMİŞ

Kalçalarına taş gibi olsun diye çimento, yüzüne sarkmasın diye lastik enjekte edilen travesti önceki gün sokakta görüntülendi. Geçirdiği düzeltme operasyonlarından da bir sonuç alamadığı gözlenen kadınının görüntüsü oldukça kötüydü.

Travesti ve Travestilerin Mutluluk Anlayışı

İnsan bir ömür boyunca mutlu olma duygusunun peşinde oradan oraya savrulur durur. Oysa mutluluk yolun sonunda değil gittiğimiz yolda bizi beklemektedir. Biz yol boyunca etrafımıza daha dikkatli bakacak olsaydık her anımızı mutlu geçirebilir ve mutluluk denizinde yüzebilirdik.

Daha doğduğumuz gün sanki mutsuz olmaya programlanmış gibi ailemizi, çevremizi kendimize layık bulmayız ve şikayet etmeye başlarız. Biraz büyüdükten sonra ise elde edemeyeceğimiz her şeye göz dikip kendimizi mutsuz edecek hayaller peşinde koşmaya başladığımızdan elimizdekinin kıymetini anlamayız ta ki onları da kaybedene kadar. Hayatı boyunca annesinden ve onu büyütürken yaptığı hatalardan şikayet eden, okul başarısızlığını bir öğretmene yüklemeye çalışan Adana travestilerinden Azra, yakın zamanda annesini kaybetti ve asıl bunun en büyük mutsuzluk kaynağı olduğuna karar vererek yeni bir mutsuzluk konusu buldu kendine. Oysa ne annesi ne de öğretmenleri onun sandığı kadar kötü değillerdi sadece o olayları böyle algılamayı seçmişti.

Mutlu olmak için ilk koşul mutluluğu gerçekten istemekten geçer. Yediğiniz bir lokma giydiğiniz bir hırka için mutlu olabiliyorsanız ve şükrediyorsanız sizi bu dünyada mutsuz edebilecek hiçbir güç olamaz. Örneğin gözünüz görüyor ve kulaklarınız duyuyorsa etrafınızda gördüğünüz manzara, duyduğunuz güzel bir müzik sizi gülümsetebilmelidir.

Başkalarında olup da sizde olmayan şeyler için hayıflanmak yerine sahip olduklarınıza sıkıca sarılmak ve değerlerini bilmek mutlu olmak için önemlidir. Maalesef insanoğlu ulaşamayacağı şeylerin hayalini kurup kendini mutsuz etmenin yolunu her seferinde bulmayı başarır. Oysa sevilmek için değil de sadece sevmenin verdiği hazzı tatmak için sevmeyi becerebilsek her şey çorap söküğü gibi gelecek, karşılık beklemekten iyilik yapmak içimizdeki mutluluğu ortaya çıkaracaktır.

Bu dünya bir sınav yeridir ve sadece bir kez bu sınava tabi tutulur insan, bu gerçek bile kendimiz olduğumuz için bizi mutlu etmeye yetecekken bunu unutup gerçek olmayan sanal alemlere dalarak kendimizden kaçmak şu hayatta mutluluğu yaşamadan ölmek kendimize yapabileceğimiz en büyük haksızlıktır.

“Dünyayı güzellik kurtaracak ve bir insanı sevmekle başlayacak her şey” diyen bir şarkı vardı. Ara sıra açıp dinlerim ve her seferinde gerçekten sevmenin kendinden bir başka insanı sevmenin gücüne yeniden tanık olurum. Bir arkadaş toplantısında Muğla travestilerinden Ayda, hayatı kaplumbağa kadar yavaş yaşıyorum çünkü hiç acelem yok demişti. Siz de tavşan gibi koşup çabuk yorulmaktan bıkmadınız mı? Lütfen biraz yavaşlayın ve yürüdüğünüz yollardaki güzellikler bakın eminim sizi mutlu etmek için bekleyenleri göreceksiniz.

error: İçerik Çalmak Emeğe Saygısızlıkdır . İsteyin Verelim.
ankara travesti | istanbul travesti | istanbul travesti | istanbul travesti