travestikocaeli travesti | Blog Travesti - istanbul travesti ankara travesti - Part 139

Kadına şiddete Hayır – Blog Travesti

Özge demek, iyi demek güzel demek, cana yakın demek..bir de canı var..cana yakın can..ne güzel isim.. Ancak ismine benzemedi demek ki kaderi..
Bundan bir kaç yıl evvel N.Ç. için de benzer temennilerde bulunmuş, yüreklerimize acı oturmuş, bağrımıza taş basmış, lanetler okumuştuk. Peki ya sonra ?
Mesela çok kıymetli hocam Yıldırım Fikret Urağ’ın Uçlar oyununu izlemiştim. Neredeyse tam da dünü, evvelsi günü anlatan.

Oyunun sinopsisinde;
“Bir gün, evine giren yabancı bir erkeğin, önce sözlü sonra fiziksel şiddetine maruz kalan kadının hikayesinin anlatıldığı ?Uçlar?da; kadın, erkeği etkisiz hale getirmeyi başarır ve bir anda kurban(!) rolü karşı tarafa geçer.Kadının kız arkadaşları eve geldiğinde ise,tecavüzcüsüne işkence yapan bir kadınla karşılaşırlar. O andan sonra herkes için, kendisiyle ve karşısındakiyle bir hesaplaşma başlar.

Toplumda yer etmiş ön yargılar ve öğrenilmiş çaresizlikler midir kadını kurban yapan? ”
diye yazıyordu ve oyunda neredeyse kadına hemcins arkadaşları dahi inanmakta güçlük çekiyorlardı.

Öncelikle bu yazıyı yazar iken kimseye yaranmamaya, egolarımı tatmin edip bir dahaki N.Ç., Medine, Özgecan vakasına değin susmamaya dikkat edeceğim.
Kadın olmak zor iş gerçekten. Hatta bunu iş olarak belirtmek ayrı bir yanlış ancak onu tartışmak bile yersiz. Kadın olmak Yaradan’ın bir hediyesi. Bütün bu nesillerin devamını sağlayan yegane bir kadın. Erkeğin milyonlarca sperme sahip olması, bir dişinin eksikliğinde tam anlamı ile bir hiç. Sadece bu açıdan bakıldığında bile, kadının erkekten milyon kat üstün bir varlık olduğu apaçık bir gerçek.Bu kadar basite indirgememek için, süt diye bir ürünün varlığı, doğum diye bir anın kutsallığı yeter. Gerçi böyle anlarda genelde bu iki kavram çok kullanılır.

Oysa milyonlarca sebep var kadını, kadınlarımızı baş tacı etmek için. Mesela her sabah annemin yaşım otuz (rakamla 30) olmasına rağmen bana camdan el sallayışı, evden çıkar iken, aman evladım üşütme, aman evladım dikkatli ol demesi bile yeter kadının kutsallığına ve beni çok seven sevgilimin yakamı bağrımı kapatması, geç oldu metro ile bırakma beni sen, onca yolu bir de geri döneceksin diyerek gecenin karanlığında kendi yol alması bile yeter. Hayatımdaki kadınlar beni çok düşünüyor, ne kadar da şanslı bir adamım. Peki ya biz onları ne kadar düşünüyoruz?

Kabul ediyorum, her şeyin bir doğası var, hepimizin görevleri bir nebze farklı, belki ilk çağlarda bile kadınlar toplayıcı, erkekler avcı olmuş. Oysa bu görev farklılığı insaniyet bağlamında bir ayrım yaratmamalıydı. Hiçbir zaman… Bugün artık daha çok kadın yönetici, çalışan ile iç içe birlikte yürüyoruz.

Daha çok kadın var siyasetin içinde.
Ben açıkçası bugün ortaya çıkan tablonun sadece erkeklerin üzerine inşa edilmesine karşıyım. Nedenine gelince toplumdaki her erkeği de şiddet bağımlısı, yanlısı olarak görmek, göstermek doğru değil. Sadece erkekler midir bu kadar şiddet olayının tek sorumlusu. Bana kalırsa, insani yargı ve değer kavramlarımızı baştan aşağı gözden geçirmemiz gerekiyor. Ne yazık ki, bu söylediklerim kadına şiddet uygulayan erkekleri kolluyormuşum gibi görünecek, oysa hiçbir bağı yok. Tek anlatmak istediğim durum, gerçek manada bu toplumda erkek gibi erkek, kadın gibi kadın olup da eziyet görüp, eksiklik çekenler ele alınmaz iken, özellikle şehirde yaşayıp, o parti senin bu eğlence benim gezen ve dünya umrunda olmayan fakat hatalı, kusurlu olduğu halde bir çıkar yolu arayıp, onu da bu tür yaşadığımız olaylar ile bağdaştıran insanlar, kadınlar ve erkekler için üzgün olamadığım durumudur.

Onlar için ne yazık ki elimden hiçbir şey yapmak gelmiyor. Ben zaten kendi özünde şiddeti, kavgayı hiç sevmeyen biriyim. Öfkelenmiyor muyum? Tabiki de evet. Karşımdaki bir bayana sesimi yükseltmiyor muyum, gayet tabi evet. Sevdiklerime bir şey yapmaya kalkan bir adam olsa döver miyim, ona da evet, ki bir kaç kez böyle tatsız olaylar başıma geldi ne yazık ki, metrobüste, takside vs. yerlerde.

Ancak hiçbir şekilde bir kadına bugüne kadar bir kere olsun ne küfür ettim, ne el kaldırdım. Hoşuma gitmeyen duruma sesimi yükselttim ve gerektiğinde çektim gittim. Şiddet bir erkeği ne yüceltir ne daha fazla erkek kılar. Buraya kadar ki bir kaç cümle kendi reklamım gibi oldu, fakat günümüzde dert anlatabilmek için böyle saçma sapan detaylara inmek zorunda hissediyor insan kendini.

Unutmayalım evlatlarının yollarını gözleyen nice kız babaları da var mesela. Mesela sevdiği kadına, özel gün, güzel gün demeden çiçek yollayan sevgililer, gece gündüz çalışıp eşine, kızlarına çok iyi bakan, en azından ele muhtaç etmeyen eşler de var.

Fabrikalarda vardiyası bittiğinde, taksiye çıkan, garsonluk yapan, veyahut babam gibi 30 yıldır esnaflık yapıp da bunun hepi topu toplasan 1 ayı bile tatil yapmamış, cumartesi-pazar, sabah-akşam nedir bilmemiş babam var mesela. Bunlara ilave olarak, bu ülkede erkek çocuğa da malum şey de yapıldı, yapılıyor. Belki de bugün toplumun bir çoğunun eşcinsel, travesti olarak dışladığı çoğu insanın geçmişinde, bir kazan dairesine kıstırılmak, çakmak ile korkutulmak gibi olaylar var da biz bilmiyoruz. “Suskunlar” dizisini izleyenler anımsayacaktır ne demek istediğimi.

Bence mesele kadın-erkek meselesi değil sadece. Gayet tabi kadınlarımızın son derece haksızlığa uğradığı, ikinci plana atıldığı, yaralandığı, itildiği, iyi niyetleri, duyguları ile oynandığı su götürmez bir gerçek ve bu zaten buzdağının bağıra çağıra görünen yüzü. Kaldı ki biz daha bu görünen yüzü değiştirememiş iken, sorunun temeline inmek gibi yersiz bir şey yaptığım için şimdiden özür diliyorum herkesten.

Cinsellik gibi özel bir şeyi sokağa indirgeyen, evlilik gibi kutsal bir meseleyi magazin sayfalarının manşeti yapar iken, kadın-erkek ilişkilerini oyuncak etmiş, her insanın özelini, özel hayatını kurcalar iken ve sanki herkes melekmişcesine karşısındakini çatır çatır yargılar iken, insanları ya tam kısıtlayıcı ya da tam serbest bırakıcı düşüncelere sahip iken, kısacası hiçbir konuda olamadığımız ölçüde “ölçülü” olamaz iken, bütün bu olanları yaşamamız kaçınılmaz sonumuz oldu, oluyor ve olmaya da devam edecek.

Tartıştığımız konulara bakıyorum, ya baş örtüsü ya mini etek.. Her şeyin bir yeri var, bir türlü ölçülü olmayı bilemedik, bilemiyoruz. Bu beden baştan ve kıçtan ibaretmiş gibi 20 yıldır dinlediğim tek husus bu, bu memlekette. Yapacak çok işimiz var bizim. İsviçre saat, çakı, matara yapıyor, bankacılığın tarihini yazıyor, bir sürü mucit, icat çıkarıyor, Amerika bulut iletişimi(cloud computing) geliştiriyor.

Bizim yapmamız gereken çok iş var. İspanya ekonomisi kötü halde bile neredeyse tüm spor branşlarında kadın-erkek derece aldı. Rusya ha keza öyle enerji zengini. Hepsini geçin Bhutan diye bir ülke var ve bu ülkede Mutluluk Bakanlığı var, Hindistan’ın hemen komşusu. Herkes mutlu bu ülkede. Bakın her ne kadar imkansızlıklarımız olsa da, lobilerimiz zayıf olsa da, çok çalıştığımız, kazandığımız paraları hak ettiğimiz sürece, verilen işi savsaklayarak yapmadığımız, aynı paralelde elemanlarımıza hakaret etmediğimiz sürece, başarılı olacağız. Çok okuyacağız önce, çok öğreneceğiz ancak az konuşacağız. Tabi bunu söyler iken böyle uzunca bir yazıyı yazıyor olmak biraz çelişkili farkındayım.

Hepsini toparlayacak olur isek, Çocuk Esirgeme Kurumlarında, bir sürü kız kardeşimiz bizleri bekliyor sevgi için, genelevlere kader mahkumu olarak düşmüş bir sürü bacımız var, eşinden zulüm gören bir sürü yengemiz var mor çatılarda.

Ünzile var mesela, kaç koyun ettiği sorulan.Ancak ne yazık ki, sadece toplumdaki uç noktalardaki kişilerin ve sanatçıların hak aramakta olması bütün bu çarpışmaların, hakkaniyet ile yaşamak isteğinin, gelir dağılımı eşitsizliğinin önüne geçilmesini engelliyor. Halk olarak da, birbirimizden o kadar koptuk ki, eylemlerimiz yersiz ve çapsız kalıyor. Sadece slogan atıyoruz, sadece saz çalıp, mum yakıyoruz.

Geçenlerde bir işçi sendikası alışveriş merkezine girip tüm katları dolaştı insanca sesini duyurdu ve harika bir fikirdi bence. Artık sivil toplumun farklı şekillerde sesini duyurması gerekiyor. Samsung’un işitme engelli Muharrem reklamı son derece ilham verici bu noktada. Boğaziçi Üniversitesi’nin görme engelliler için hikaye anlatma hattı da buna eklenebilir. Bununla birlikte sokağa çıkan gençlere yürü aslanım derken, bizden geçti evladım diyen dudaklar var mesela. Gençleri malum eski kuşakların ne denli acımasız bir şekilde oyunlarına alet ettiğini hepimiz gayet iyi biliyoruz.

Bugünkü tabloyu, Türkiye’yi Ortadoğululaştırma politikasının bir yansıması olarak görüyorum. Aslında tüm bu coğrafyada kadınına en çok değer veren ülkedir Türkiye, ki diğerlerini siz düşünün.

Dünümüze kadar bu coğrafyada kadınlar çok daha el üstünde tutulmakta ve aile yapısı çok güçlüydü. Oysa bu Ortadoğululaştırma politikasının eseri olarak, erkeklere seksüel açlığın pompalanması, kadının toplumdaki rolünün güçlenmesi ile erkeklere gereksiz eziklikler aşılanması-maaşın düşük, altında araban yok, adam olsan ayda 5000 TL kazanırsın gibi sözlerin olduğu evlilik programları vasıtası ile-akabinde kanka muhabbeti denilen günümüz gençliğinin kız arkadaşını bugün yedekte tut yarın lazım olur, abla deme lazım olur gibi iğrenç cümleler ile beslenmesi, kadına yaşı ve mevkii ne olursa olsun cinsel obje gözü ile baktırılması, toplumdaki sadece bize ait olan, abi-abla-yenge-bacı gibi kavramları ortadan kaldırıp doğrudan isim ile hitaba zorlanıp ilişki boyutlarının farklılaşması, spor salonuna sağlıklı ve uzun ömürlü olmak için değil de, daha çok kadınla yatmak için gidilmesi, rezidanslarda oturulup bir de metresim olmalıcılık ile yaşanması, eğlenceye gider iken, bilet alır iken, ortamda kaç hatun var kaanki demecilik ile ortamlara akılması ve daha bir sürü neden bugünkü koşulların oluşmasına tek tek ektiğimiz tohumlardır
Bu  oyunlara, bu politakalara esir olmamamız için kadın-erkek demeden uyanık olmamız gerekiyor. Hep birlikte ailelerimize sahip çıkmalı, eşlerimize, sevdiklerimize daha saygılı ve ılımlı olmalıyız. Kadına şiddete kesinlikle hayır, ancak bunu engellemek isterken aşırı feminizm odaklı konuşmaların da bu şiddeti tetiklediğini unutmamalıyız. Birileri hırs ile salt kadın egemenliği istiyor, o zaman bu da başka bir kadın-erkek eşitsizliği doğurur. Konuşmalarımızı yapar iken, yazılarımızı yazar iken, ülkemiz coğrafyasının sadece,

İstanbul, İzmir ve Ankara’dan ibaret olmadığını unutmamalıyız. Bazı meseleleri kadın ve erkek bireyler olarak tatlı dil ile çözebiliriz ilişkilerimizde. Dizilerde light erkek, yok maço, yok efendim soğan erkeği misin, kılıbık mısın gibi saçma sapan kavramlar ile insanları tetiklemenin alemi yok. Bir erkek hem kibar, hem centilmen, aynı zamanda ağır başlı ve söz dinleten olabilir. Bunun için tekme-tokata gerek yok. Bu öfkesini kontrol edemeyen insanların işidir. Kendimizi kontrol etmeyi öğrenmeliyiz, her anlamda.

Ve sayın erkekler, bir kadın ile bir şeyler yaşıyorsanız bu sizin özelinizde kalsın. Siz dürüst olun ki, karşınızdaki insan da size dürüst olsun. He baktınız, ortada bir yanlışlık var çekin gidin sadece.Şiddete başvurmanıza gerek yok. Başka bir şey değil. Siz gidip, düzgün, tertemiz kadınların hayatlarını karartıyorsunuz, bu hem çok büyük günah hem de yakışmıyor beyler hiçbirimize.

Yıl 2015 artık ortaçağlarda değiliz. Milenyuma girdik, geçtik. Ayrıca şunu da unutmayın, bu hayatta bugün kim ve ne olduğunun hiçbir önemi yok. Dün düşmüş insan bugün ayağa kalkabilir, belki kadıncağız hiç bilmediğimiz bir neden ile genelevde çalışmak zorunda kaldı, belki kaçırıldı, belki abisinden zulüm gördü, belki “travesti” oldu bir erkek, yine kendisini erkek ve adam sanan bir kansızın yüzünden ansızın.

Umarım, bu toplum ne bir başka N.Ç. ne bir Özgecan görür. Kadına şiddete sonuna kadar hayır. Ama mertçe ve dürüstçe..

Saygılar (Alıntıdır Radikal Blog)

Travesti ile mükemmel bir ilişkinin yolları

Hayatınıza aldığınız insanlarla mutlu yaşamak istiyorsanız onlarla küçük flörtler edin. Bir travesti ile ilişkinizde cazibenizle onun başını döndürüyor olabilirsiniz ama bu gücünüzü hayatınızın diğer yanlarında kullanamıyor olabilirsiniz.Bu sizin için çok şey kaybettiğiniz anlamına gelir. “Ankara travestileri” “istanbul travestileri” hatta escort bayanlar bile sizin çekim alanızda olmalıdır. İnsanları çekim alanınıza almaktan hiç bir zaman çekinmeyin. Bu siz mutlu bir ilişkinin kapılarını aralamakla kalmayacak aynı zamanda mutlu sona ulaşmanızı sağlayacak.

Eğer bir erkek kendine bakım gösterip dışardaki “travesti” ve bayanların ilgisini çekiyor ise bunu pozitif bir getiriye dönüştürüp sizde partnerinizi kıskandırmalısınız. Her zaman için çekici gelen şeylerin kıskançlıktan geçtiğini unutmayın. Partnerinizi ateşlendirmek sizin elinizde , mesela sevgilinizle akşam yemeğindeyken dudağınızda kalan kırıntıları peçete yardımı ile değilde dilinizle temizleyin.

Başbaşa televizyon izliyorken ona önemli olduğunu hissettirmek için kollarına dokunun ve onu harekete geçirecek sözler sarfedin. Arkadaş çevrenizde ön plana çıkmak istiyorsanız , sizi tamamen anlayan ve yardımcı olan insanlar olduklarını sık sık hatırlatın. Sevgi paylaşılarak çoğalır. Bunu da başarabilecek olan yine sizsiniz.

Diliniz yalan söyleyebilir ama vücudunuz sizi ele verir Birlikte olduğunuz bir travesti siza yalan söylüyor ise bunu anlamanız hiçte zor değil. Beden dilini analiz edebiliyor , inceliklerinden anlıyorsanız işiniz kolay olacak.

Psikolojik olarak bedenimiz gerçek olaylar karşısında nasıl hissettiğimiz konusunda karşı tarafa ciddi tiyolar veriyor. Neye ne yönden baktığınızı bildiğiniz taktirde bunu anlayabilirsiniz. Verdiğimiz tiyolarla sizde sevdiğiniz kişinin size ne kadar dürüst olduğunu anlayabilirsiniz. El saklama , burun kaşıma , yutkunma , göz hareketleri , öksürmek hapşurmak , hızlı nefes alma gibi bir çok örnek verebiliriz. Normal şartlarda sevdiğiniz kişlinin nasıl davrandığını bilirsiniz. Bu siz süper bir ip ucu olacaktır.

Partnerinizin telefon ile konuştuğu zamanlarda sizden bir adım önde veya arkada gittiğinde , sizden aslında birşey sakladığını anlayabilirsiniz.

Konuşurken gereğinden fazla mimik ve jest kullanması , dikkatinizi dağıtmaya çalışması bu örneklerin başında. Son olarak insanlar yalan söylediklerinde rahatlama hissine kapılırlar ve dolayısıyla gülmeye yada rahat tavırlar sergilemeye başlarlar.

Bunu takip eder ve doğru noktalara değinirseniz “travesti” partneriniz size yalan söylüyor mu öğrenirsiniz.

Travesti ve Travestilerin Sevgililer Günü Kutlu Olsun

Türkiye’de Ankara, İstanbul, İzmir, Eskişehir, İzmit, Bodrum, Antalya gibi bir çok şehrinde  yaşamakda olan travesti ve travestilerin sevgililer günü kutlu olsun.

travesti

error: İçerik Çalmak Emeğe Saygısızlıkdır . İsteyin Verelim.
ankara travesti | istanbul travesti | istanbul travesti | istanbul travesti