travestisanliurfa travesti | Blog Travesti - istanbul travesti ankara travesti - Part 95

Travestilerin sesi kim olacak?

MİLLETVEKİLİ aday listelerinde tespit edebildiğim kadarıyla açık gey kimliği olan herhangi bir isim yok. “Başörtülü adaylar dahi seçilebilecekleri sıralara konmazken geylerden bahsetmek neyin nesi?” diyenler olabilir aranızda. Ancak başörtüsü taktığı için birçok kadın ayrımcılığa uğrarken bu seçimlerinden ötürü öldürüldüklerini duymadım çok şükür. Oysa geyler ve özellikle istanbul travestileri her türlü şiddete maruz kalırken zaman zaman da cinsel eğilimleri yüzünden öldürülebiliyorlar.

Başka bir ifadeyle başörtülü kadınlardan daha korunaksızlar ve dolayısıyla onların sesi olabilecek milletvekillerine büyük ihtiyaç olduğu kanısındayım.

Geylerin bu ülkede yaşadıkları vahşet, zulüm ve ayrımcılığın en trajik örneklerinden biri şüphesiz Temmuz 2008’de babası tarafından güpegündüz katledilen Ahmet Yıldız.
Türkiye’nin “ilk gey namus cinayeti” olarak medyaya yansıyan olay, tüm güncelliğini koruyor; zira katil baba Yahya Yıldız halen yakalanamadı. Gazetemizde geçen hafta yayınlanan bir habere göre Ahmet’in nişanlısı Alman vatandaşı İbrahim Can davaya müdahillik yolunda Türkiye’deki iç hukuk yolları kapandığı gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. Dilekçesinde Türk vatandaşı nişanlısı Ahmet Yıldız ile bir yılı aşkın süredir beraber yaşadığını belirten Can, Türkiye’de nişanın Medeni Kanun uyarınca hukuki bir kurum olduğuna dikkat çekti. Ancak müdahillik talebinin eşcinsel olduğu için reddedildiğini öne sürdü.

Neyseki Geylerin Meclis’te temsil edilmemesine karşın gey haklarını savunan sivil toplum davalarına maruz kalsalar dahi günbegün güçleniyor. Son zamanlarda KAOS GL isimli dernek AK Parti’nin yapmaya söz verdiği yeni “sivil” anayasanın eşitlik ilkesine cinsel yönelimin eklenmesi için bir kampanya başlattı. Batı standartlarında bir demokrasi olma iddiamız sürüyor ise, Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transseksüel bireylerin bu talepleri mutlaka kaale alınmalıdır. Bu arada bendenizin de minnacık bir rol aldığı, Ahmet Yıldız cinayetini konu alan “Zenne” filminin çekimleri bitmek üzere.

(Aslında bu yazıyı yazarken dahi geylerin bu ülkede nasıl bir ötekileşmeye uğratıldığını somut olarak hissediyorum. Nasıl mı? Türkçe Microsoft Word programım “gey” kelimesini tanımıyor. Neyse ki “lezbiyen” veya “travesti” yazdığımda hata vermiyor.)

ORDUDA GEYLER
Bir de geylerin askerlik durumları var… Askerden muaf tutulan geyler cinsel yönelimlerini kanıtlamak için ilişkiye girmişken çekilmiş resimler sunmaktan tutun (ki “pasif” konumda görüntülenmeleri gerekiyor) insanlık dışı bedensel muayenelere tabi tutuluyorlar. New York merkezli insan hakları örgütü Human Rights Watch’un (HRW) 2008 yılında yayımladığı rapor (http://www.hrw.Org/en/reports/2008/0 5/21/we-need-law-liberation-0) eşcinsellerin dramını tüm çıplaklığıyla ortaya seriyor. Mesela askerlikten muaf tutulmak için A.A. adındaki gey’in yaşadıkları:

“Beni gören psikiyatr, beni anal muayeneye gönderdi. Odaya girdim ve odada iki cerrah vardı. Pantolonumu aşağıya indirmemi ve ellerimi yatağa koyup eğilmemi istediler. Muayeneden sonra aradıklarını bulup bulamadıklarını sordum. ‘Hayır’ dediler. Neye baktıklarını sorduğumdaysa, ‘Huni gibi gözükmesi gerekiyordu’ dediler.” HRW’nin aktardığına göre askeri psikiyatrlar bu “araştırmaları” neticesinde “Bu kişinin eşcinsel olduğu konusunda kanıt bulunmadığını” söyleyen bir rapor yayımlamışlar.

Nasıl ki kadın haklarını savunmak için kadın olmak gerekmiyorsa geylerin haklarını savunmak için de illa gey olmak gerekmiyor tabii ki. Umarım yeni Meclis’te onlara sahip çıkacak birileri olur. Bu her şeyden önce bir vicdan meselesi.

Bir “Pazarlama” Aracı Olarak Travestilik

Aşağıda okuyacağınız haber, Fransa’da yayınlanan Libération gazetesinin Next ekinin internet sitesinde yayınlandı. Gazetenin Facebook sayfasına yorum yapan dört kişiden üçü, haberin konusunu “yeni albüm öncesi pazarlama çalışması” olarak değerlendiriyor.

Gerçekten de yabancı isimleri değiştirip yerlerine Türkiye’den birkaç ismi koyarsanız konunun ne kadar “orijinal ” olduğunu görmek olası, hatta konu biraz değiştirilip erkekle de aldatıldığını söyleyen heteroseksüel kadın şarkıcılara kadar genişletilebilir örnekler. Eşcinsellikle bağlantılı tüm konular hâlâ bir şekilde dönüştürülüp sansasyonel birer malzeme olarak kullanılabiliyor velhasıl. Oysa eşcinsel, travestiler, transeksüel ya da biseksüel olmak hayatın birer gerçeği olduğu gibi heteroseksüel birinin biseksüel bir sevgilisi olması ve sonunda bir erkeğin kadın sevgilisini yine bir erkekle ya da bir kadının erkek sevgilisini bir kadınla aldatması da aynı hayata ait. İki kadın ya da iki erkeğin birlikteliğinde, taraflardan biri sevgilisini karşı cinsle aldattığındaysa biseksüellerin aslında heteroseksüel olduğuna dair tüm o önyargılar içimizden fışkırıveriyor olabilir, ama bu ayrı bir yazı / tartışma konusu… Keza, aldatmanın ne olduğu daha da başka bir yazıyı hak ediyor.

Habere geçmeden önce, şu sıralar okumakta olduğum eski Kaos GL sayılarından ilhamla şunu sorabilirim yine de: aynayı kendimize tuttuğumuzda ne görüyoruz sahi? “Heteroseksüelliğiniz geçici bir dönem, geçici bir heves olabilir mi yoksa?”

“I’m gay adlı albümünden dolayı ölümle tehdit edildi“
Geçtiğimiz hafta Coachella festivalinde sahneye çıkan Lil B, fırsattan istifade ederek kalabalığa yeni çıkacak olan albümünü duyurdu: I’m gay (Ben gay’im / Ben neşeliyim). Ancak, Kaliforniyalı sanatçının MTV’nin sitesinde de anlattığı gibi, haber herkesin hoşuna gitmedi : “İnsanlar ‘kafanı koparacağım’, ‘ibne parçası’, ‘seni öldüreceğim’ diyerek bana saldırdı. Hayranlarımın çoğu beni destekledi ama bazıları da artık beni dinlemeyeceğini söyledi”

Oysaki sanatçının altıncı albümünün adı bir açılma öyküsüne ait değildi. Kelimenin İngilizce yazılışının hem “eşcinsel ” hem de “mutlu ” anlamına gelmesinin yarattığı ikircikli durum üzerine oynayan Lil B, şu açıklamayı yapıyordu : “Son derece gay’im, ama kadınları seviyorum. Erkekler bana hiçbir şekilde çekici gelmiyor. Hayatımda hiçbir zaman bir erkekten etkilenmedim. Ben heteroseksüel bir gay’im”.

Lil B’nin Coachella’daki açıklamasının ardından, gey ve lezbiyenlere yönelik tacize karşı kurulmuş bir dernek olan Glaad, xxlmag.com sitesinde şöyle bir uyarıda bulundu: “Lil B’nin albümüne seçtiği adın sadece genelgeçer bir ifade olmayıp, davamızı destekleyeceği yönünde samimi bir girişim olmasını umuyoruz. Bir saygınlığı ve sesi var. Bunları, olumlu bir şekilde kullanacağını ümit ediyoruz.”

Konuyla ilgili olarak rap sanatçısı şu açıklamayı yaptı : “Gey ve lezbiyen topluluğa karşı büyük bir sevgi besliyorum, sadece aramızdaki ayrımları ortadan kaldırmak istiyorum. Umarım Glaad da amacımın sınırları yıkmak olduğunu görür ”. Görünen o ki, bu çaba Lil B’nin hayranlarının sadece bir kısmını doğrudan ilgilendirmekte.

Onların Rüyaları Travestilerin Kabusu Oldu

Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transeksüeller ironi yaparak “Hayaldi Gerçek Oldu” cümlesini kullandılar ve LGBTT’lerin penceresinden 10 farklı video çektiler. Videoların Youtube’daki toplam gösterim sayısı 2 günde 10.000’i geçti.

Seçimlere çok az kaldı. Siyasi partilerin reklamlarını TV’lerde, radyolarda, billboardlarda, gazetelerde her gün görmekteyiz, duymaktayız. Seçim sloganları da elbette hayatımıza fark etmeden giriveriyor. “Hayaldi Gerçek Oldu” cümlesi son dönemde çok fazla telaffuz edilmeye başlandı. sloganı ortaya atan siyasi partiden çok ona karşı çıkanların dillerine pelesenk oldu. Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transeksüeller de ironik olarak bu cümleyi kullanarak LGBTT’lerin penceresinden 10 farklı “Hayaldi Gerçek Oldu” videoları çektiler.

Ahmet Yıldız’ın ilk eşcinsel namus cinayeti oalrak dünya basınına çıkması ve Dilek İnce’nin pompalı tüfekle öldürülmesi, nefret cinayetlerinde Türkiye’nin dünyada 2. sırada olması, LGBTT derneklerinin hepsine kapatılmaları üzerinden dava açılması, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın eşcinselliği hastalık olarak tanımlaması, AKP Milletvekili Burhan Kuzu’nun eşcinsellere hakları için başka bir yüzyılı göstermesi, TV’lerde LGBT’lerin RTÜK tarafından engellenmesi.. gibi bir çok konu bu videolarda işlendi.

Biz de LGBT aktivistlere video fikrinin nasıl çıktığını sorduk.

Aras Güngör:
Biz LGBT bireyler bu iktidar döneminde takvimlerimize maalesef ölümleri,sistematik ayrımcılık pratiklerini, işten atılmaları, internet sansürünü, kabahatler kanununu, kadın cinayetlerini, toplumun genel olarak muhafazakarlaşması ile gelen baskı ve şiddet olaylarını kaydettik.
Her geçen gün daha da mutsuz insanlara dönüşmemizin en büyük nedeninin bu siyasal yapılanma ve tüm ötekilerin sesini duymayan iktidarda görüyorum. AKP’nin reklamlarından esinlenerek biz de “gerçekleşen(!) hayallerimizin” kaydını tutmak istedik. Bir de tabi “hayaldi ve hala hayal” olan kısmı var. Teknik kapasitemizi arttırıp belki bu işe de girişebiliriz.

Selay Tunç:
Demokrasi diyen bu iktidara, halkım diyen bu iktidara, devamlı insan haklarından bahseden bu iktidara soruyorum, “Biz bunların neresindeyiz?”, “Biz kimin vatandaşı veya halkıyız?” Her gün öldürülüyoruz, ayrımcılığa, şiddete uğruyoruz, bütün bunlar görülsün diye bu klipleri çektik ve videolarda da seve seve yer aldım

Belgin Çelik:
Bize yapılan ihlalleri görmezden gelen hatta LGBTT kelimelerini ağzına bile almayan bu iktidara “bakın biz bunları yaşıyoruz, görün” diye bu çekimlerde yer aldım ve her zaman da mücadelemi sürdüreceğim

Buse Kılıçkaya:
Uzun süreden beri bu reklamları görüyorduk ve bunlar üzerinden ne kadar toz pembe bir Türkiye tablosu çiziliyor rahatsız oluyorduk. Sonrasında, “ne yapılabilir” dedik? LGBTT bireyler olarak kendi alanımızda, hükümet döneminde ne gibi ayrımcılıklara mazur kaldığımızın, nasıl yok sayıldığımızın, nasıl yok edildiğimizin farkındaydık. Tam da bu dönemde, demokratik açılım denilen yerden, aslında hiçbir şey üretilmediğini, özellikle LGBT bireyler üzerinden nasıl bir baskı uygulandığını gözler önüne sermek istedik.
Ben 2007-2008-2009 LGBT hak ihlalleri raporunu hazırladığım sürede muhafazakar ve üstten bir yönetimin LGBT bireylere ne kadar acımasız, ne kadar işkence dolu, ne kadar önyargılı olduğunu gördüm. Benim için hükümetin yaptığı bütün çalışmaları bir lütufmuş gibi davranması sorun. Devlet yönetiminin halktan gelen bütçesini halka sanki lütufmuş gibi davranması da, bundan önceki yönetim tarzları ne kadar olumsuzsa bunun da aynı olumsuzluk içinde olduğunu görmemizi sağladı.
32-33 bıçak darbeleriyle öldürüldük, derneklerimiz kapatıldı, zorunlu seks işçiliğine sürüklendik, sağlık hizmetlerine erişemedik, eğitim hakkımız hala yok, istihdam trans bireylere hala yok, askeriyede fişlendik, medyada engellendik, sansürlendik, mekânlarda ayrımcılığa maruz kaldık. “Dili dini ırkı cinsiyetiyle herkes benim vatandaşım” diyen iktidarın bizler vatandaşı olmadığımızı da fark ettik, ayrımcılık yasasında ayrımcılığa uğradık ve böyle videolar çektik.
Korkmadık sesimizi çıkarttık. Çünkü bu ülke hepimizin, her bireyin. Ayrıca hükümet döneminde herkesin kendi yaşadıkları üzerinden bir video çekmesini sağlayabilir miydik diye düşündük. Çünkü hala Türkiye’de iktidara oy veren LGBT bireyler var ve kendi elleriyle kendilerine kurşun sıkıyorlar. Demokratik bir yaşam istiyoruz. Saltanat süren bir iktidar değil.
Benim için en spesifik olan şey ülkemizde fahişeliğin yasal ama fahişeliğe aracılık yapmanın yasak olması üzerinden bu iktidar döneminde seks işçilerine yönelik 69 TL ile başlayan ve 142 TL ile devam eden para cezalarıyla insanların tekrar fuhuşa teşvik edilmesidir. Bence bu bile başlı başına birçok şeyin göstergesidir, ihlaldir ve suçtur.
Herkesin ayrımcılığa maruz kalmadan yaşayacağı bir ülke ütopyamız.

error: İçerik Çalmak Emeğe Saygısızlıkdır . İsteyin Verelim.
ankara travesti | istanbul travesti | istanbul travesti | istanbul travesti